De Omnibus Dubitandum

DADA SELEKT

hugo ball 14 Temmuz 1916 Sanattaki yeni bir akım Dada… Bunu, şimdiye kadar bu akım hakkında kimsenin hiçbir şey bilmemesinden, fakat yarın Zü-rih’te herkesin ondan bahsedecek olması gerçeğinden anlayabi-liriz. Dada, sözlükte yer alan bir ke-lime ve anlamı da oldukça basit… Fransızcada “sallanan oyuncak at” anlamına geliyor. Almancada ise “hoşça kal”, “sırtımdan in”, “elbet bir gün […]

hugo ball
14 Temmuz 1916

Sanattaki yeni bir akım Dada… Bunu, şimdiye kadar bu akım hakkında kimsenin hiçbir şey bilmemesinden, fakat yarın Zü-rih’te herkesin ondan bahsedecek olması gerçeğinden anlayabi-liriz. Dada, sözlükte yer alan bir ke-lime ve anlamı da oldukça basit… Fransızcada “sallanan oyuncak at” anlamına geliyor. Almancada ise “hoşça kal”, “sırtımdan in”, “elbet bir gün görü-şürüz” … Romancada “evet, gerçekten, haklısın, işte bu. Tabii ki, evet, ke-sinlikle, doğru…” Vesaire vesaire. Uluslararası bir kelime. Sadece bir kelime işte ve hareketi anlatıyor. Anlaması çok kolay… Aşırı derecede kolay… Bir sanat akımına isim oldu-ğuna göre, birisi onu karmaşıklaştırmaya çalışmış olmalı.
Dada psikolojidir, Alman hazımsızlığı ve bulanık nöbetidir; Dada edebiyattır, burjuvazidir. Ve Dada sizlersiniz, her zaman kelimelerle yazan ama asla kelimenin aslını yazmayan, her zaman asıl noktanın etrafından dolanan saygıdeğer şairler… Dada sonu olmayan dünya savaşı, dada başlangıcı olmayan devrimdir; dada sizlersiniz arkadaşlar, siz şairler, saygıdeğer beyefendiler, sanayiciler ve misyonerler. Dada Tzara, dada Huelsenbeck, dada dada’m, dada dada’m dada mhm, dada dere dada, dada Hue, dada Tza.
Bir kişi sonsuz mutluluğa nasıl ulaşır? Dada diyerek. Nasıl meş-hur olunur? Dada diyerek. Soylu bir tavırla ve görgülü bir ince-likle… Delirene kadar. Farkındalığını kaybedene kadar. Gazete-cilik kokusu, solucan kokusu olan her şeyden, iyi ve doğru olan-dan, parıltılı, etik, Avrupai ve zayıf olandan nasıl kurtulunabi-lir? Dada diyerek. Dada dünyanın ruhu, dada tefeci dükkânı. Dada dünyanın en iyi beyaz sabunu… Dada Bay Rubiner, dada Bay Korrodi, Dada Bay Anastasius Lilienstein’dir. Basit bir ifadeyle: İsviçrelilerin misafirperverliği çok takdir edilecek bir şeydir. Ve estetik açıdan anahtar kelimedir kalite. Bundan böyle geleneksel anlatımı bir yana bırakmış, onunla işini bitirmiş şiirle-ri okuyacağım. Dada Johann Fuschgang Goethe, Dada Stendhal. Dada Dalai Lama, Buddha, İncil ve Nietzsche. Dada dada’m. Dada mhm dada da. Bu bir ilişkilendirme ve başlangıç için bağı biraz gevşetme meselesidir. Başkalarının uydurduğu kelimeleri istemiyorum. Bütün kelimeler başka insanların uy-durması. Ben kendi şeylerimi, kendi ritmimi, kendi sesli ve sessiz harflerimi istiyorum, ritmi ve kendim olan her şeyi eşleştirmek için. Eğer titreşim yedi yarda uzunluğundaysa, ona uyacak yedi yarda uzunluğunda kelimeler istiyorum. Bay Schulz’un kelime-leri sadece iki buçuk santimetre uzunluğunda. Böylece kendini ifade edebilen dilin nasıl yaşam bulduğunu görürsünüz. Sesli harflerin istedikleri gibi dolanmasına izin veriyorum. Seslilerin basit bir şekilde, bir kedinin miyavlaması gibi ortaya çıkmasına izin veriyorum. Kelimeler oluşuyor, kelimelerin omuzları, kolları, bacakları ve elleri. Ah, oh, uh. Çok fazla kelimenin çıkmasına izin vermemeli. Bir şiir dizesi bu lanetli dile, bir borsacının kirli kâğıt parçası tarafından ele geçirilmiş elleriyle konulmuşçasına yapışmış pislikten kurtulmak için bir fırsattır. Dizenin başladığı ve bittiği yerdeki kelimeyi istiyorum. Dada kelimelerin kalbidir. Her şeyin bir kelime karşılığı vardır; ama sonunda kelimenin kendisi başlı başına bir şey haline gelir. Neden onu ben bulma-mayım ki? Neden ağaca ağaç yerine “Plupluş” demiyoruz ve yağmur yağarken bu sefer de “Pluplubaş” demiyoruz? Kelime, kelime, kelime, senin alanın, donukluğun, gülünç iktidarsızlığın; o muazzam kendini beğenmişliğinin, senin apaçık sınırlılığının tüm tekrarları dışında kalan kelime. Kelime, baylar, birincil derecede kamu sorunudur.

Dadaist manifesto
tristan tzara, franz jung, george grosz, marcel janco, richard huelsenbeck, gerhard preisz, raoul haus-mann
berlin Nisan 1918

Bu manifestoyu imzalayanlar, içerisinden yeni fikirlerin çıkma-sını bekledikleri yeni bir sanat ortaya koymak için
DADA!!!
sloganı altında bir araya gelmişlerdir.
O halde, DADAİZM nedir?
DADA kelimesi, bizi çevreleyen gerçeklikle aramızdaki en ilkel ilişkiyi temsil eder, Dadaizm’le yeni bir gerçeklik oluşur.
Hayat, Dadaist sanatın cüretkâr gündelik ruhunun heyecan verici haykırış ve alevlerinde ve tüm merhametsiz gerçekliğinde anında yakalanan anında sesler, renkler ve tinsel ritimler kar-maşası olarak görülür. Bu, Dadaizm ve tüm diğer sanatsal eği-limler ve özellikle de budalaların yakın zaman içinde Empres-yonizm’in yeni bir yorumu olarak değerlendirdikleri Fütürizm arasındaki farkı yaratan en önemli unsurdur.
İlk kez Dadaizm, hayata karşı estetik bir tavır almayı reddet-miştir. Sadece zayıflıklar için birer kılıf olan ahlak, kültür ve içselleştirme gibi büyük sözleri paramparça etmektedir.
GÜRÜLTÜSEL ŞİİR,
Bay Smith’in esnemeleriyle ve frenlerin çığlığıyla birlikte bir tramvayın havasını tamı tamına olduğu gibi betimler.
SİMULTANE ŞİİR,
Bay Smith gazetesini okurken, Balkan Ekspresi’nin Nisch Köp-rüsü’nü geçmesini ve Kasap Bay Bone’un kilerinde bir domuzun çığlık atmasını, yani olayların arasındaki karşılıklı ilişkiyi anla-tır.
STATİK ŞİİR,
Kelimeleri bireylere döndürür. “Orman” kelimesindeki harfler ağaçlarının yapraklılığıyla, korucuların üniformalarıyla ve yaban domuzuyla birlikte, ormanın kendisini yaratır. Orman kelimesi aynı zamanda Bellevue Pansiyonu veya Bella Vista’yı da ifade ediyor olabilirdi. Dadaizm, her sanat dalındaki ifade biçimlerinde muhteşem yeni olanaklara yol açar. Kübizmi sah-nedeki bir dansa çevirmiş, Fütürist gürültüsel müziği bütün Av-rupa’ya yaymıştır (çünkü bunu sadece İtalya’yla sınırlı tutma-ya hiç niyeti yoktu). DADA kelimesi hiçbir sınır, din veya mes-lek tarafından kısıtlanmamış bir hareketin uluslararası karakte-rini gösterir. Dada, zamanımızın uluslararası şekilde ifade edili-şi, sanatsal hareketlerin büyük ayaklanması ve bütün o saldırı-ların, barış kongrelerinin, sebze pazarındaki itiş kakışların, sos-yal buluşmaların vs. sanatsal yansımasıdır.
Dada
RESİMDE YENİ MALZEMELERİN
Kullanımını talep eder.
Dada Berlin’de kurulmuş olan ve hiçbir yükümlülük olmadan katılabileceğiniz bir kulüptür. Burada her kişi başkandır ve her-kesin sanatsal konularda bir oyu vardır. Dada birkaç edebiyat-çının gururunu okşama bahanesiyle meydana çıkmamıştır (düşmanlarımızın dünyayı inandırdıkları gibi). Dada herhangi bir konuşmada kendini öyle belli eder ki insan “Bu adam bir Dadaist, bu adam değil” demek durumunda kalır. Bu sebepler-den dolayı Dada Kulübü’nün Honolulu’dan New Orleans ve Meseritz’e kadar dünyanın her yerinde üyeleri vardır. Dadaist olmak bazen sanatçı olmaktan çok iş adamı veya politikacı olmak anlamına, sadece tesadüfen sanatçı olmak anlamına gelebilir. Dadaist olmak, olaylar tarafından bir yerden bir yere savrulmak, tortulaşmaya karşı olmak anlamına gelir; kısa bir süre bir koltukta oturmak anlamına geldiği gibi hayatını tehli-keye atmak anlamına da gelebilir (M Weng pantolonunun ce-binden tabancasını çıkardı) …Bir kumaş elin altında yırtılır, birisi yokluklarla devam etmeye çabalayan bir hayata evet der. Evet deyin, hayır deyin; var oluşun insanı oradan oraya savur-ması gerçek bir Dadaist için iyi bir eğitimdir. İşte burada yatıyor, avlanıyor, bisiklet kullanıyor, yarı Pantagruel, yarı St. Francis, gülüyor da gülüyor. Estetik ve ahlakı eğilimler kahrolsun! Eksp-resyonizm’in kansız soyutlaması kahrolsun! Edebiyatın içi boş kafaları ve onların dünyayı ilerletme kuramları kahrolsun!
Sözde ve resimde çok yaşa Dadaizm! Dünyadaki Dada olayları çok yaşa! Bu manifestoya karşı olmak Dadaist olmak demek-tir!

dada manifesto
Hans Arp, Hans Baumann, Viking Eggeling, Alberto Gia-cometti, Walter Helbig, Carl-Henning, Marcel Janco, Otto Morach, Hans Richter
11 Nisan 1919

Şayet burada oldukça önemli kararlar alınacaksa; dobra dobra bir bakışı hâkim kılmalıyız. Kültürün önemli kısmının temsilcisi olarak manen ve madden hakkımızı talep ediyoruz: biz, sanat-çılar, ülkenin ideolojik gelişmesine katılmak istiyoruz, biz devleti ele geçirmek istiyoruz ve üstümüze düşen sorumluluğu yerine getirmek istiyoruz.
Bildiriyoruz ki; günümüzün kanunlarını onların ana çizgileriyle sanatsal olarak yeni baştan düzenleyeceğiz. Soyut sanatın ha-yaleti, insanoğlunun muazzam özgürlük duygusunun genişliğini temsil ediyor. İnandığımız kardeşlik sanatıdır: sanat toplumun yeni amacıdır. Sanat aydınlığı önerir, sanat yeni insanın özüne hizmet eder. Yeni insan herkes gibi sınıfsız topluma mensup olmalıdır. Biz, komünal girişimin tamamlanmasıyla her bireyi bilinçli bir üretim gücünün mecrasına akıtmak istiyoruz. Siste-min eksikliklerine ve gücü tahrip edenlere savaş açtık. Bizim en büyük özlemimiz insanlığı manevi yönleriyle de anlamaktır. Bu bizim görevimizdir. Bu çaba bütün insanlar için büyük bir da-yanma gücü ve canlılık sağlayacaktır. Bunun başlangıcı bizle-riz. Biz bu doğrultuda çabalamalıyız ve birbirinden çok farklı öğeleri ahenkli bir bütüne ulaştırma amacımızı dile getirmeliyiz.

Dada manifesto
francis picabia
Mart 1920

Kübistler Dada’yı karla kaplamak istiyorlar, bu sizi şaşırtabilir, ama öyle, pipolarındaki karı Dada’nın üstüne boşaltmak isti-yorlar. Emin misiniz? Kocaman gülünç ağızlardan çıkan gerçek-lerin ne oldukları apaçık meydanda. Dada’nın onların nefret dolu ticaretlerini durdurmak istediğini düşünüyorlar: resimleri yüksek bir fiyata satmayı. Sanat sosisten değerlidir, kadınlardan değerlidir, her şeyden değerlidir. Sanatı görmek Tanrı’yı görmek kadar kolaydır (Saint Sulpice’e bakın). Sanat geri zekâlılar için bir eczacılık ürünüdür. Masalar ruhlar sayesinde döner, resimler ve diğer sanat eserleri ufak kasa masaları gibidir, ruh onların içindedir ve satış salonlarında fiyatlar yüksel-dikçe ruh daha çok uyanır. Komedi, komedi, komedi, komedi, komedi, sevgili dostlar.
Sanat eseri satanlar tablo sevmezler, onun içindeki saklı ruhu bilirler… İmzalı resimlerin reprodüksiyonlarını alın. Züppe ol-mayın, komşunuzla aynı resme sahip olmak sizi daha az zeki yapmaz. Duvardaki sinek lekelerine son. Birkaç tane olsun, fark etmez, ama o kadar da fazla olmaz. Dada’nın tel kesicileri “gel sevgilim” şarkısını söyleyerek yürüyen kişilerin önünü kestikleri için Dada’nın gitgide daha çok nefret toplayacağı kesindir, kut-sal bir şeye ne büyük bir saygısızlık! Kübizm fikirlerde tama-men bir kıtlığı temsil eder. İlkel resimleri küplediler, Zenci hey-kellerini küplediler, kemanları küplediler, gitarları küplediler, resimli dergileri küplediler, boku ve kızların profilini küplediler ve şimdi de parayı küplemek istiyorlar! Diğer yandan Dada hiçbir şey, kesinlikle hiçbir şey istemez, yaptığı halka “Hiçbir şey, hiç-bir şey, hiçbir şey anlamıyoruz” dedirtmektir. “Dadaistler hiçbir şey hiçbir şey hiçbir şey değiller ve hiçbir şeyde hiçbir şeyde hiç-bir şeyde başarılı olmayacakları kesin.”
Kim hiçbir şey hiçbir şey hiçbir şey bilmez ki…


yamyam dada manifestosu
francis picabia
27 Mart 1920

Hepiniz suçlusunuz, ayağa kalkın! Marseillaise için veya “Tanrı Kral’ı Korusun” dendiğinde olduğu gibi ayağa kalkın…
Dada yalnız başına kokmaz: O hiçbir şey, hiçbir şey, hiçbir şey değildir.
Umutlarınız gibidir: hiçbir şeydir.
Cennetiniz gibidir: hiçbir şeydir.
İdolleriniz gibidir: hiçbir şeydir.
Politikacılarınız gibidir: hiçbir şeydir
Kahramanlarınız gibidir: hiçbir şeydir.
Sanatçılarınız gibidir: hiçbir şeydir.
Dinleriniz gibidir: hiçbir şeydir.
Islık çalıp yuhalayın, bağırın, dişlerimi tekmeyle dökün, ne olmuş? Ben yine de size ahmak olduğunuzu söyleyeceğim. Üç ay içinde, dostlarım ve ben size resimlerimizi birkaç franka satı-yor olacağız.

manifesto
georges ribemont-dessaignes
5 Şubat 1920

halka hitaben
Çürük dişlerinizi, duyan kulaklarınızı, yaralarla dolu dilinizi sökmek için sizin seviyenize inmeden önce,
Kırmadan önce kokuşmuş kemiklerinizi,
Kolera sarmış karnınızı yarıp gübre olarak kullanmak için çı-karmadan önce,
Yağ bağlamış karaciğerinizi, bayağı dalağınızı ve şeker hastalı-ğına tutulmuş böbreklerinizi, parçalamadan önce çirkin, gevşek ve mide bulandırıcı cinsel organınızı
Güzellik, coşkunluk, şeker, felsefe için açlığınızı söndürmeden önce
Matematiksel ve şiirsel metafiziksel biber ve hıyarlarınızı,
Sizi acımasız eleştirilerle dezenfekte etmeden, tutkuyla temizle-yip parlatmadan önce
Hepsinden önce
Uzun bir antiseptik banyo yapmalıyız
Ve sizi uyarıyoruz: Bizler katiliz
bildirge
jean (hans) arp
Ekim 1921

Ekim 1921. Ben bu vesile ile beyan ederim ki; 8 Şubat 1916 tarihinde, Tristan Tzara DADA kelimesini bul-muştur. Tzara, içimizde meşru bir istek uyandıran bu kelimeyi ilk kez telaffuz ettiğinde on iki çocuğumla ordaydım. Bu olay Zürih’teki Cafe Terrasse’de gerçekleşti ve benim sol burun deliğimde çörek kırın-tısı vardı. Bu kelimenin hiçbir önemi olmadığına ve sadece embesillerin ve İspanyolca profesörlerinin tarihlerle ilgilendiğine inanıyorum. Bizi ilgilendiren Dada ruhudur, hepimiz Dada’nın varoluşundan önce de Dada’ydık. Resmini yaptığım ilk Kutsal Bakireler, benim birkaç aylık olduğum ve kendimi grafik baskı-lar işeyerek eğlendirdiğim 1886 yılından kalmadır. Aptalların ahlaki değerleri ve dehalara olan inançları beni bok gibi hissetti-riyor.

büyük dada manifesto
E. Varèse, Tr. Tzara, Ph. Soupault, Soubeyran, J. Rigaut, G. Ribemont Dessaignes, M. Ray, F. Picabia, B. Péret, C. Pausa-ers, R.Hülsenbeeks, J. Evola, M. Ernst, P. Eluard, Suz. Duc-hamp, M. Duchamp, Crot-ti, G. Cantarelli, Marg. Buffet, Gab. Buffet, a. Breton Baargeld, Arp, W.C. Arensberg, L. Aragon tarafından-
Paris, 12 Ocak 1921.

DADA HER DURUMDA COŞTURUR
DADA her şey değildir. DADA her şeye tükürür.
FAKAT . . . . . . . . .
DADA HER ZAMAN SİZİNLE KONUŞUR:
İtalya hakkında
akordeonlar hakkında
kadınların soluması hakkında
vatan hakkında
sardalyeler hakkında
Fiume hakkında
Sanat hakkında (abart sen arkadaşım)
güzellik hakkında
D’Annunzio hakkında
bu ne dehşet
yiğitlik hakkında
palabıyık hakkında
ahlaklılık hakkında
Verlaineile uyumak hakkında
ideal hakkında (bu hoş)
Massachusetts hakkında
geçmiş hakkında
kokular hakkında
salatalar hakkında
deha hakkında deha hakkında deha hakkında
günde sekiz saat hakkında
Parma menekşeleri hakkında
ASLA ASLA ASLA
DADA konuşmaz. DADA sabit görüşlü değildir. DADA sinek avlamaz.
BAKANLIK DAVAYI BOZDU
KİMDEN?
DADA
Fütürist öldü. Kimden? DADA
Bir Genç kız intiharı üstlendi. Peki neden? DADA
Ruhlar telefonla arandı. Kim buldu? DADA
Birisi ayaklarını sürüyerek yürüyor. DADA
Ciddi fikirlere sahipsen yaşam hakkında,
sanatsal buluşların varsa
ansızın başın gülmekten çatırdamaya başlarsa
tüm fikirlerini faydasız ve gülünç bulursan, bil ki
İŞİN BAŞI DADANIN KONUŞMASIDIR, SENİNLE KONUŞ-MASI
kübizm sanatsal bir ciğer ezmesi katedrali
DADA NE YAPAR?
ekspresyonizm sanatsal sardalyeleri zehirler
DADA NE YAPAR?
simultaneizm hala ilk artistik komünyonundadır
DADA NE YAPAR?
fütürizm sanatsal lirizmle yükselmek ister
DADA NE YAPAR?
Seçicilik, her şeyciliği ve balıkları sanatsal bir çizgide kucakla-mak ister
DADA NE YAPAR?
yeni klasizmciler sanatsal sanatın iyi işlerini keşfeder
DADA NE YAPAR?
paroxysm tüm artistik usanmalara inanır
DADA NE YAPAR?
ultraizm yedi artistik şeyi birbirine karıştırmayı tavsiye eder
DADA NE YAPAR?
yaradılışizm vortikizm imajizm bazı sanatsal çözümler teklif eder
DADA NE YAPAR?

DADA NE YAPAR?
50 frank karşılığında en iyi yolu bize DADA gösterir
Tüm bunların arasından yeni ulaşım yolu olarak DADA seçildi.
Dada beynimizdeki dilimizdeki alışkanlıklarımızdaki unutul-muşluklarla acı bir şekilde taşak geçer.
Der ki: İnsanlık ve tatlı salaklıkları gelişmiş toplumu mutlu eder.
DADA HER DAİM VARDIR
ZATEN KUTSAL BAKİRE’DE BİR DADAİSTTİ
DADA HER DAİM DOĞRUDUR
Yurttaşlar, arkadaşlar, bayanlar, baylar
Sahtekârlardan sakınınız!
Sahte DADAcılar DADAyı asla sahip olmadığı bir artistik form-da sunmak isterler
YURTTAŞLAR,
Size pornografik bir form olarak sunulan kaba ve barok ruh DADAnın ortaya attığı halis saçmalık değildir.
FAKAT DOGMATİZM VE İDDİACILIK AHMAKLIKTIR

Dada
jean (hans) arp
Şubat 1962

Şubat 1962’de Dada insanların her şeyin mantıklı olması konu-sundaki zorlanmalarını yok etmek ve olayların doğal, mantık-sız sırasını yeniden keşfetmek istemiştir. Dada günümüz insanı-nın mantıklı saçmalıklarını, mantıksız anlamsızlıklarla değiş-tirmek istemiştir. İşte bu yüzden büyük Dada Davulunu çaldık ve mantıksızlığa olan övgümüzü uzun bir süre gürültülü bir şekilde ilan ettik. Dada Venus De Milo’ya lavman yaptı ve Lao-coon ve oğullarının o şişman sosis yılanla olan binlerce yıllık savaşından sonra rahatlamasını sağladı. Dada’nın gözünde filozofların önemi, uzun zamandan beri fırlatılıp atılmış eski bir diş fırçasından azdır, bundan dolayı Dada onlarla uğraşmayı büyük dünya liderlerine bırakır. Dada erdemin resmi sözlüğün-deki şeytanca tuzakların kötülüğünü açığa vurur. Dada anlam-sızlık için vardır, ama bu anlamsızlık saçmalıkla aynı şey de-ğildir. Dada doğa kadar anlamsızdır. Dada doğa için ve sanata karşı vardır. Dada doğa kadar doğrudan ve dolaysızdır. Dada sınırsız anlam ve belirli araçlar için vardır.
Dada nesneleri; bulunan veya üretilen, basit veya karmaşık şeylerden oluşur. Birkaç bin yıl önce Çinliler, Duchamp, ABD’de Picabia, 1914 savaşı sırasında da Schwitters ve ben; insanoğlu-nu dehanın vahşi çılgınlığına karşı tedavi etmek ve onları ya-vaşça olayların olması gereken düzenindeki yerlerine geri getir-mek amacıyla bu erdem ve keskin zekâlılık oyuncaklarını icat eden ve yurtdışına yayılmasını sağlayan ilk kişilerdendik. Bu nesnelerin doğal güzelliği onların temel bir parçasıdır, çocuklar tarafından toplanmış bir demet çiçek gibi. Binlerce yıl önce bir Çin imparatoru sanatçılarını, koleksiyonunu yapmayı sevdiği nadir bulunan ve alışılmamış şekillerdeki taşları bulmaları için ülkesinin en uç noktalarına kadar gönderdi ve bu taşları, vazo-ları ve tanrılarıyla beraber sütun kaidelerine yerleştirdi. Böyle güzel bir zaman geçirme yöntemi bizim düşünce adamlarımıza, istasyonda müşterileri gizlice gözetleyen otel kapıcıları gibi işin erbabı kişileri pusuda bekleyen modern ofis Jack’lerine asla uymazdı.

BAADER
Almanya’nın Büyüklüğü ve Sapması
ya da
Superdada’nın Fantastik Hayat Hikâyesi
PAUL STEGEMANN, ERNST ROHWOHLT ve KURT WOLFF (Hanover, Berlin, Munich) tarafından yayımlanmış-tır.
Dadaist Mimarlık Hareketi

beş katta, 3 park, 1 tünel, 2 asansör ve 1 silindir tavan. Yer yü-zeyi ya da döşeme başlangıçtan önceki kararlı kaderi gösteriyor ve başka bir ilişki yok.
Katların tasviri
1.kat: Superdada’nın Hazırlığı
2.kat: Metafiziksel Test
3.kat: Temel
4.kat: Dünya Savaşı
5.kat: Dünya Devrimi
Çatıkatı: silindir, gökyüzünde artıyor ve öğretmen Hagen-dorf’un okuma masasının şöhreti övülüyor. 7.85 M için barda satılık.

T R İ S T A N T Z A R A
M a n i f e s t o l a r ı
mösyö antipyrine’in manifestosu
tristan tzara
1916-20

DADA yoğunluğumuzdur. Önemsiz süngüleri ve de Alman be-beklerinin sumatral kafasını havaya diker; DADA ne yatak odası terlikleriyle ne de benzerleriyle bir hayattır; muhaliftir ve birlik için kesinlikle geleceğe karşıdır; biz, beyinlerimizin iradesiz yastıklara dönüşeceğini bilecek kadar tedbirliyiz, karşıdır; dog-matizmimiz medeni köleler gibi halka açık değildir ve biz özgür olmayan özgürlük için ağlıyoruz; ahlaksız, tam disiplinli, ciddi bir zorunlulukla insanlığa tükürüyoruz.
DADA, zayıf Avrupa kafesinin içinde durur, hala boktur ama bundan böyle hayvanat bahçesi sanatını tüm konsoloslukların bayraklarıyla süslemek amacıyla farklı renklerde bok istiyoruz
Biz sirk yöneticileriyiz ve eğlence yerlerinin rüzgârları, orospu-luklar, tiyatrolar, gerçeklikler, duygular ve lokantalar arasında ıslık çalabiliriz, ohoho, dan dan.
İlan ediyoruz ki, otomobiller tıpkı transatlantiklere, gürültülere ve düşüncelere sahip olmak gibi soyutlamaların uyuşukluğunda bizi yeterince şımartan bir histir. O zaman da yüzeysel bir gösteri sunuyoruz, gerçekten de şeylerin özlerini arıyoruz ve bunu gizle-yebilmekten mutluluk duyarız; muhteşem seçkinlerin pencerele-rini saymak isteminde değiliz, kimse için var olmayan DADA için, ve bunu herkesin anlamasını istiyoruz. Sizi temin ederim, bu DADA’nın balkonu. Buradan bütün askeri marşları duyabi-lirsin ve Cebrail gibi gökyüzünü yararak hamamda işerken bu meseli anlayabilirsiniz.
Bana bak sevgili burjuva! DADA ne çılgınlıktır, ne bilgelik, ne de ironi.
Sanat: çocukların kafiyeli biten cümleleri topladığı, sonra sız-landıkları, mısraları haykırarak okudukları ve ona oyuncak bebek çizmeleri giydirdikleri ve mısraın biraz ölüm için kraliçeye dönüştüğü, kraliçenin de sardalyeye dönüştüğü ve çocukların buraya doğru koştuğu ve sen, görünmez… bir deli oyunuydu. Ardından geçmişiyle koro halinde bağıran duygunun büyük elçileri geldi:
Psikoloji Psikoloji ha ha
Bilim Bilim Bilim
Çok yaşa Fransa
Saf değiliz
Artardayız
Eşsiziz
Budala değiliz
Ve de akıllıca bir tartışmanın harika muktedirleriyiz.
Sizi temin ederim biz, yani DADA, onlara katılmıyoruz, sanat ciddi değildir ve eğer öğrendiğimiz ispiyoncuları göstererek cina-yeti ifşa ediyorsak, bu sizi hoşnut etmek içindir sevgili dinleyici-ler, sizi temin ederim, size tapı-yorum.

1918 dada manifestosu
Gazeteciler için beklenmedik bir dünyaya kapı açan kelimenin
sihri -DADA!-, bizim için hiçbir önem taşımıyor.
Bir manifestoyu başlatmak için: A. B. & C.’yi istemek ve 1, 2, & 3,’e karşı ateş püskürtmek, kendini harekete geçirmek, fethet-mek için kanatları bilemek ve A’ları, B’leri, C’leri eksiltmek, imzalamak, haykırmak, küfretmek, mutlak ve reddedilemez bir açlıkla metin düzenlemek, daha iyi olmadığını kanıtlamak ve aynı yoldan bunu sürdürerek yazının doruk noktasına Tan-rı’nın en son görüntüsünü ispatlayan bir orospunun varlığı gibi gitmek zorundasın. Onun varoluşu zaten akordeon, manzara ve yumuşak sözcüklerle kanıtlanmıştı. Birinin kendi A.B.C’sini dayatması doğaldır -ve bu nedenle de üzücü. Herkes bunu say-damblöf -Madonna ya da finansal sistem veya farmasotik hazırlığı formunda, coşkulu ve verimsiz ilkbahara davet olarak çıplak ayakla yapar. Yenilik sevdası; saf bir vurdumduymazlı-ğı, sebepsiz, geçici, pozitif bir işareti kanıtlayan kafiyesiz ve nedensiz bir haçtır. Ama bu gereksinimin modası oldukça geç-miştir. Sanata aşırı bir basitlik -yenilik- duygusu vererek insan olacağız ve ilişkilerdeki masum zevklerimiz gerçek olacak; çar-mıha gerilme sıkıntısı sırasında atılgan ve güçlü. Ormanların ışıklı kavşaklarında tetikte ve dikkatle uzanarak yılların geç-mesini beklemek. Bir manifesto yazıyorum ve bir şey istediğim yok ama yine de bazı şeyler söylüyorum. Hem ben; ilkelere karşı olduğum kadar ilkesel anlamda manifestolara da karşı-yım (her cümleye değer biçmek çok kolaydır -tahminen bu izlenimcilerin icadıdır). Bu manifestoyu yazarken, karşıt eylem-lerin aynı anda yapılabileceğini göstermek istiyorum. Sürekli çelişkilere ve tasviplere olduğu kadar eylemlere de karşıyım, bütün bunlara karşı olduğum için karşı değilim ve kendimi açık-lamam çünkü sağduyudan nefret ederim.
DADA -avına düşürmek için düşüncelerden vazgeçirten bir söz-cük; her burjuva biraz oyun yazarıdır (deneyimlediği Psikanali-tik metotlara göre); farklı konular yaratır, sandalyelerindeki krizalit gibi olan zekâ seviyelerine uygun karakterler bulmak yerine, konuşan ve kendini tanımlayan öykü ile dalaverelerini güçlendirmek adına nedenler ve amaçlar bulmaya çabalar.
Eğer bir kelimeyi açıklamaya çalışıyorsa (bilmek!), her izleyici sahtekârdır. Doldurulmuş karışık kıvrımlı sığınağından, içgüdü-lerine müdahale edilmesine izin verir. Evlilik hayatının kederleri buradan gelir.
Açık olmak: boş kafataslarının değirmenlerinde kızıl göbeklerin eğlencesi.
DADA HİÇBİR ANLAMA GELMEZ.
Eğer vaktimizi hiçbir anlama gelmeyen bir sözcükle harcamı-yorsak ve onu önemsiz buluyorsak… akıllara gelecek ilk düşün-ce bakteriyolojik bir sıradadır: en azından sözcüğün etimolojik, tarihsel ya da psikolojik anlamını keşfetmektir. Gazetelerden öğrendik ki Krou zencileri kutsal saydıkları bir ineğin kuyruğuna DADA adını takmış. İtalya’nın bazı bölgelerinde DADA, küp ve anne demekmiş. Hem Rusça hem Romence’de “tahta at”, “da-dı” ve onaylamak anlamında DADA. Bazı çok bilmiş gazeteci-ler bebekler için bir sanat olarak görüyor DADA, zamanımızın küçük çocukları çağıran İsa kılıklı azizleri ise duygusuz ve gü-rültülü, tekdüze bir ilkelliğe geri dönüş olarak görüyorlar. Duyar-lılık tek bir sözcüğün temelini oluşturamaz; her çeşit yapı sıkıntı verici bir mükemmelliğe, parıltılı bir bataklığın durağan düşün-cesine, insan ürününe bağlı olarak yakınlaşır. Sanat yapıtı gü-zelliğin kendisi olarak görülmemelidir çünkü o ölüdür; ne neşeli ne de üzgün, ne aydınlık ne de karanlıktır; azizlerin halelerinden pasta ikram ederek veya zorlu yollarda bireyleri terleterek, se-vindirmek ya da eziyet etmektir. Bir sanat yapıtı hiç-bir zaman yasalarla herkes için nesnel olarak güzel olamaz. Hristiyanlık artık işe yaramaz; kendi özellikleri olmaksızın öznel olarak var olur. Tüm insanlık için ortak bir psişik temel hayal edilebilir mi? İsa ve İncil’in teşebbüsleri yardımsever ve geniş kanatları altın-da şunları saklar: bok, hayvanlar ve günler. Şu sonsuzluk ve biçimsizlikle oluşan insanın ait olan kaosu birileri nasıl düzen-lemeyi umut edebilir ki? “Komşunu sev” ilkesi ikiyüzlülüktür. “Kendini tanı” ise ütopiktir ama daha kabul edilebilirdir çünkü kötülüğü barındırır. Acıma yok. Katliamdan sonra bize saf bir insanlık umudu artakalır. Sürekli kendimden bahsediyorum. Çünkü ikna etmek gibi bir niyet taşımıyorum, başkalarını kendi aktığım suyun yatağına sürüklemek gibi bir hakkım da yok, kimseyi peşimden gelmeye de zorlamıyorum. Çünkü herkes sanatını kendi yolunda ortaya koyar: eğer göğün katlarına ok gibi yükselen ve de kadavraların, doğurgan kasılmaların çiçek-leriyle dolu madenlere inen her şeyi biliyorsa. Sarkıtlar: her yerde onları görün: acının büyütüldüğü kreşlerde, meleklerin haremleri kadar beyaz göklerde. DADA böyle doğdu Cabaret Voltaire’de: Bağımsızlık gereksiniminden, topluma karşı duyulan güvensiz-likten. Bize dahil olan özgürlüğünü korur. Hiçbir kuramı kabul etmiyoruz. Kübist ve fütürist akademiler ve onların formel dü-şünce laboratuvarlarından yeterince var. Para kazanmak ve sevgili burjuvayı mutlu etmek için mi sanat yapıyoruz? Kafiye-ler para için düzülüyor, tonlamalar göbek çizgisi boyunca akı-yor. Tüm sanatçı toplulukları çeşitli kuyruklu yıldızlara binerek bankaya ulaştı. Yemek yiyip rahatça minderlere uzanma olası-lığının kapıları açık.
Bereketli topraklara demir attık.
Neden bahsettiğimizi biliyoruz çünkü titredik ve kendimize gel-dik, işte bu yüzden konuşuyoruz. Enerjiden sarhoşuz, dikkatsiz-ce ete batırıyoruz üç dişli çatalı. Baş döndüren tropik yeşillikle-rin bolluğunda akan lanet selleriyiz biz, zamk ve yağmur teri-mizdir, kanayarak yakarız susuzluğu, kanımız güçtür.
Kübizm, nesnelere basit bir açıdan bakmaktan doğdu: Cézanne, bir fincanı göz seviyesinden 20cm aşağıda tutup resmetti, kü-bistler ise aynı fincana yukarıdan baktılar. Kimileri de geomet-rik kesit farklılıklarıyla görünüşü karmaşıklaştırmaktaydı. (ne yaratıcıları unutuyorum ne de onların biçim verdikleri malze-menin büyük hedefini) Fütüristler aynı fincanı birkaç kuralla muzipçe süsleyerek, devinen, yan yana nesneler olarak görürler. Bu, tuvalin, entelektüel sermaye yatırımı için iyi ya da kötü bir resim olmasını engellemez. Yeni ressam, öğeleri de araç olan, gösterişsiz, kesin bir dünya, reddedilemez bir çalışma yaratır. Yeni sanatçı karşı çıkar: artık resim sembolizm ve illüzyona dayanan taklitten kurtulmuştur, o direkt olarak taştan, ahşap-tan, demirden, kalaydan, kayalardan ve geçici duyguların say-dam rüzgârlarıyla her yöne çekilebilen hareketli organizmalar-dan sanat yaratır. Her plastik sanat ve resim sanatı gereksizdir. Aşağılık zihinlere korku salan bir canavar olsa da insan postuna bürünmüş hayvanların yemekhanesini süsleyen yavan eserler-den, insanlığın o acıklı masalının resimlendirmelerinden olmasa bile: ressamlık, gözlerimiz önünde geometrik olarak paralel olduğu saptanan iki çizgiyi tuvalde karşılaştırma sanatıdır, yeni koşul ve olanaklara göre dönüştürülmüş bir dünyanın gerçeğin-de kesiştirmektir. Bu dünya, yapıtta belirtilmiş ya da tanımlan-mış değildir: Sonsuza uzanan başkalaşımlarıyla izleyiciye aittir. Yaratıcısı için nedensiz ve kuramsızdır. Düzen = düzensizlik, benlik = bensizlik, olumlama = ret: mutlak bir sanatın olağanüs-tü ışıltısı. Kozmik ve düzenli karmaşanın saflığında mutlak; süresiz, nefessiz, ışıksız, kontrolsüz, bir saniye olan şu kürecikte sonsuz. Eski bir yapıtı değerli bulmamın nedeni yeniliğidir. Bizi geçmişe bağlayan tek şey karşıtlıktır. Ahlak dersi veren, psikolo-jik ilkeleri düzelten ve tartışaduran yazarlarda, kazanmaya karşı duydukları gizli istek haricinde; sınıflandırdıkları, paylaş-tıkları, yönlendirdikleri gülünç bir hayat bilgisi mevcuttur. Tem-poya ayak uydurmaya çalışırken kategorilerinin dans ettiğini görmek için niyetlenirler. Okurları ise alay eder ama önemse-mezler, ne yararı var ki bunun?
Doyumsuz kitleye ulaşmayan bir edebiyat vardır. Yazarın ger-çek gereksiniminden, sadece kendisi için doğmuş bir yapıt. Far-kındalıklı, yasalara karşı önemini yitiren yüksek bir egoizm. Her sayfa; derin ve ağır bir ciddiyetten, girdaptan, baş döndürücü-lükten, yenilikten, sonsuzluktan ya da şaşırtıcı saçmalığından, ilkelerin coşkusundan veya tipografisinden patlamalı. Bir yanda cehennem çıngıraklarının takımı olmuş bir dünya sendeleyerek kaçıp gidiyor; diğer yanda kaba saba, sıçrayan, hıçkırıklara boğulan yeni insanlar. İşte sakatlanmış bir dünya ve onu iyileş-tirme hastalığına yakalanmış çaresiz edebiyat hekimi.
Sizi temin ediyorum: Başlangıç yoktur ve biz korkmuyoruz, duygusal değiliz. Yıkımın, yangının, çürümenin büyük gösterisi-ne hazırlanan bulutlar ve yakarışlarıyla örtülerini yırtan öfkeli rüzgâr gibiyiz. Yasa son verme aşamasındayız ve gözyaşları yerine bir kıtadan diğerine yayılan sirenler yerleştiriyoruz. Zehrin mutsuzluğundan yoksun yoğun sevincin sesiyiz. DADA soyut-lamanın markasıdır; reklâm ve ticaret de şiirsel öğelerdir.
Beynin çekmecelerini de, onların sosyal örgütlenmelerini de yıkıyorum: Ahlaki çöküşü her yerde yaratmak, cennetin elini cehenneme, cehennemin gözlerini cennete atmak, evrensel bir sirkin doğurgan çarkını, gerçeğin gücüne ve bireyin düşlemine yerleştirmek.
Sorun felsefi: hayata, Tanrı’ya, düşüncelere ya da başka her-hangi bir şeye hangi açıdan bakmaya başlamalı? Görülen her şey sahtedir. Göreceli sonucun, akşam yemeğinden sonra pasta ile kiraz arasındaki gerçekten daha önemli olduğunu düşünmü-yorum. Düşüncelerini dolaylı olarak zorla kabul ettirmek adına bir şeye karşı bakış açısıyla çabucak bakma biçimi diyalektik adını alır. Başka bir deyişle bardağın yarısına boş demek diğer yarısına dolu demektir.
ideal ideal ideal
bilgi bilgi bilgi
bumbum bumbum bumbum
diyerek bağırsam bütün harika nitelikleri, ilerlemeyi, yasayı, ahlakı belgelemiş olurum. Bunları; kendi bumbumlarının gerçek olduğunu ve nihayetinde de her birinin kendi yarattığı bumbu-ma göre dans ettiğini söylemek için zeki mi zeki insanlar bir yığın kitapta tartışmış; ahlaksız merakın tatmini; açıklanama-yan gereksinimler için özel zili, banyoyu, maddi zorlukları, ha-yat üzerindeki yan etkileriyle mideyi, hayvan amonyağı esaslı aşk iksirleriyle yağlanmayı, sessizce selam veren bir hayalet orkestrasının büyük finalini düzenleyen gizemli değneğin otori-tesini söylemek için: İlerlemeyi, yasayı, ahlakı ve birtakım zeki insanların çok sayıda kitapta tartıştığı tüm diğer güzel özellikleri neredeyse tam olarak anlamış olurum. Eğer onların hepsi hak-lıysa ve bütün haplar pembeyse; haydi, bir kez daha haklı ol-mamayı deneyelim. İnsanlar düşünce yoluyla ne yazdıklarını rasyonelce iletebileceklerini sanıyorlar. Ama bu çok göreceli. Düşünce, felsefe için hoş bir şeydir ama özneldir. Psikanaliz tehlikeli bir hastalıktır, insanın karşı gerçekçilik eğilimlerini uyuş-turur ve burjuvaziyi sistemleştirir. Esas Gerçeklik yoktur. Diya-lektik bizi savunduğumuz düşüncelere basit yollarla götüren eğlenceli bir araçtır. İnsanlar gerçekten de mantık kurnazlıkla-rıyla gerçeği sergilediklerini ve inandıkları görüşlerin sözde doğ-ruluğunu ortaya koyduklarını mı sanıyorlar? Mantık duygularla sınırlansa da organik bir hastalık olarak kalacaktır. Filozoflar buna gözlem gücünü eklemeyi sever. Oysa zihnin bu muhteşem niteliği güçsüzlüğün en iyi kanıtıdır. İnsanlar gözlem yapar, bir ya da daha çok bakış açısıyla bakar, milyonlarca arasından seçer. Deneyim de rastlantının ve bireysel yeteneklerin bir sonu-cudur. Bilim, kuramsal sistem dahiline girer girmez beni tiksin-dirmeye başlamışmış, yararlılık niteliğini terk etmiştir -oldukça yararsız olan- ama en azından bireyseldir. Boku çıkmış nesnel-likten, uyumdan ve her şeyi bir düzen içine sokan bilimden nef-ret ediyorum. Devam edin çocuklar, devam et insanlık… Bilim doğanın hizmetkârları olduğumuzu söylemekte: her şey düzen içinde, aynı anda hem sevişin hem de savaşın. Devam edin çocuklarım, insanoğlu, kibar burjuva, bakire gazeteciler… Ben sistemlere karşıyım. Sistemlerin en kabul edilebilir olanı hiç olmayanıdır. Kendi adiliğinde kişinin kabını benliğiyle doldurma noktasına dek kendisini tamamlaması, düşünceye karşı veya düşünce için savaşma cesareti, tüm bunlar ansızın dayanılmaz bir biçimde bizi günlük ekmeği kazanmanın gizemine ve eko-nomi tarlasının zambaklarına doğru sürükler.
DADACI KENDİLİĞİNDENLİK
Herkesin hem kendi işiyle ilgilendiği ve hem de diğerlerine saygı gösterdiği bir yaşama “hadi oradan”, derim. Milli marşa dönü-şen two-step dansının müziği, ıvır zıvır dükkanı, Bach’ın fügle-rini ileten kablosuz telefon, kerhaneler için ışıklı reklam panoları ve ilanlar, Tanrı’nın adına karanfiller saçan kilise orgu, tüm bunlar gerçekten fotografın ve atgözlüklü dini eğitimin yerini alıyor.
Etkin basitlik.
Aydınlığın derecelerini birbirinden ayırmanın zorluğu: alacaka-ranlığı yalamak, bal ve bokla dolu koca ağızda yüzmek. Son-suzlukla kıyaslandığında her eylemin sonucu boşunadır- (şayet düşüncenin, neticesi gülünç bir serüvene atılmasını görmezden gelirsek-insanoğlunun güçsüzlüğünü görmek için önemli bir fak-tör). Ama eğer ha-yat amaçsız ve başlangıçsız berbat bir şakay-sa ve biz solmuş kasımpatı çiçekleri gibi kötü bir anlaşmanın en iyisini yaparak gerekliliğimize inanıyorsak, uzlaşmanın tek te-melini açıklıyoruz demektir: sanat. Sanat, biz zihinleriyle savaşa gidenlerin yüzyıllardır onu israf etmemizi önemsemez. Sanat kimseye zarar vermez, onunla uğraşanları okşamakla kalmaz ülkenin boktan kültür ortamının gündemine düşme fırsatını elde ederler. Sanat özeldir, sanatçılar onu kendileri için yaparlar. “Anlaşılır bir eser” ise gazetecilerin yaratısıdır. Zira şimdi bu yaratığı yağlı boyalara karıştırmaktan zevk alıyorum: sıkıldı-ğında vicdansızca kinimizi, alçaklığı ve korkaklığı otomatik olarak mahveden metale özenen kağıttan tüpü. Sanatçı ya da şair, bu ticaretin bir reyon görevlisinde yoğunlaşmış olan kitlenin düşmanlığından zevk duyar, aşağılanmaktan mutludur, varlı-ğının ispatıdır bu. Gazetecilerin övdüğü yazar ya da sanatçı eserinin anlaşıldığını gözlemler: bir hayvanın öfkesine katkıda bulunan sidikle içgüdüsel bir işbirliği yapan mantonun rezil asta-rı. Matbaasal mikropların yardımıyla çoğalan içi boşaltılmış yavan et.
Doğamızda varolan zırlama eğilimlerini altüst ettik. Bu çeşit eğilimler, ishalle zayıflamak gibidir. Bu tür sanatı cesaretlendir-mek onu kavramaktır da. Bize gereken; kolayca ve kesin olarak anlaşılır olamayan eserlerdir. Mantık, karmaşıklıktır. Mantık her zaman yanlıştır. Kavram ve sözcüklerin yüzeyselliğini yanıl-samaya uğratarak çizer ve bir merkezde toplar. Zincirleri bağım-sızlığı boğan bir ahtapot gibi öldürür. Eğer mantık sanatla ev-lenseydi ensest olurdu, kendi kuyruğunu yutup içine sokardı, bunu kendisine sürekli yapardı, kendini düzerdi. Böylece yaradı-lış; katranlı Protestanlıkla kaplanan bir kâbusa, bir anıta, ağır bir bağırsak yığınına dönüşürdü.
Fakat masumca deneylediğimiz ve bizi güzelleştiren şu küçük gerçek; esneklik, coşkunluk ve hatta adaletsizliğin sevinci: kur-nazız, parmaklarımız bu sinsi bitkinin neredeyse sıvılaşan dalla-rı gibi biçimlendirilebilir ve kaygan; adaletsizliğin ruhumuzun kanıtı olduğunu söylüyor sinsiler. Bu da bir bakış açısı; ama neyse ki tüm çiçekler kut-sal değil. İçimizde ilahi olan, insan karşıtı eylemin uyanışıdır. Burada bahsettiğimiz şey; hayatın maskeli balosuna, zarafetin mutfağına, Kıvrak ve taze kuzen kızlara giden beylerin yakalarına iliştirilecek kâğıttan bir çiçek-tir. Seçtiklerimizden kâr sağlarlar. Zıtlıklar ve zıtların aynı anda bir araya gelmesi doğru olabilir. Ortadaki bayağılığı, mazeretler eklenerek kokuşmuş bir ahlak zihniyetinin uzantısını her du-rumda dile getirmeye kararlıysak eğer. Her felaket gibi ahlak da zekânın diğer ahlak bozucu üretimleri gibi körelticidir. Ahlak ve mantığın denetim altında olmak polislerin karşısında kayıtsız kalmayı öğretti bize. -köleliğin sebebi- (Burjuvanın tıka-basa karnını doyurduğu, sanatçılara açık kalan tek temiz ve aydınlık cam koridorlara iltihap saçan kokuşmuş sıçanlar onlar).
Herkes bağırmalı: Halletmemiz gereken büyük bir yıkım ve yanlış bir iş var. Süpürmek, temizlemek. Yüzyılları yakıp yıkan haydutların eline bırakılmış bir dünyanın bütün deliliğinden sonra deliliğin içinden geçerek kişiliğin arınması. Amaçsız ve plansız, düzensiz: kontrol edilemez delilik, parçalanma. Dünya-da güçlü ve dayanıklı olanlar yaşamayı sürdüreceklerdir çünkü onlar kendilerini hızlı bir şekilde korurlar; kollarının ve öfkeleri-nin çevikliği böğürlerinin yönündedir.
Filler ve gezegenler gibi büyüyen ve insanların iyi olarak nitelen-dirdiği o iki işe yaramazı yani iyilikseverliği ve merhameti doğu-ran ahlaktır. İyilikle bir ilgisi yoktur. İyilik berrak, aydınlık ve karalıdır, uzlaşmacı ve politik değildir. Ahlak, herkesin damarı-na çikolata aşılar. Bu iş, doğaüstü bir güç tarafından değil, dü-şünce tacirlerinin kredisi ve akademik tekelciler tarafından tak-dim edilmiştir. Duygusallık: bir grup canı sıkılan ve birbirleriyle kavga eden adamı görünce çare olarak takvimi ve ilimi icat ettiler. Şuna buna etiketler yapıştırarak başladı bizim salı-verdiğimiz filozofların savaşı (para biriktirmecilik, değersiz ve dikkatli miktarlar ve ölçülerde) ve biri anladı ki acıma: sağlığı zayıflatan tiksintiyle ilişkili ishal gibi bir his, güneşe gölge düşü-ren iğrenç bir iş. Felsefi düşüncenin fabrikalarında eriyen çürük bir güneşin belsoğukluğuna karşı tüm evrensel yeteneklerin kar-şıtlığını, ölüm savaşını, tüm kaynaklarıyla ifşa ediyorum:
DADAİST TİKSİNME
Aileyi inkâr edebilen tüm tiksinti ürünleri dadadır; DADA; şim-diye dek bilinenlerin kibar bir cinselliğin kolayca uzlaştırması ve iyi davranışlar tarafından reddedilmesi: DADA; yaratıcı güçten yoksun mantık dansını yok etmek: DADA; gerçek değerler için uşaklarımız tarafından hiyerarşik ve toplumsal denklemlerin ortadan kaldırılması: DADA; her nesne, bütün nesneler, duygu-lar ve belirsizlikler, her görünüm ve paralel çizginin net kesişimi, kavganın zorlukları: DADA; hafızayı yok etmek: DADA; arke-olojiyi yıkmak: DADA; peygamberleri ortadan kaldırmak: DA-DA; geleceği iptal etmek: DADA; spontanenin anlık bir üretisi olan her tanrıya tartışmasız ve kusursuz inanç: DADA; bir uyumdan başka bir küreye ahenkle sıçrayış; yankılanan bir plak gibi havaya savrulan bir sözün, bir çığlığın yörüngesi; anlık deliliklerinde tüm bireylere saygı göstermek; ciddiyetler, dehşet-le, sıkılganlıkla, coşkunlukla, gayretle, kararlılıkla ya da iştahla; kişinin tapınağını tüm fazlalıklardan kurtarmak; saldırgan ya da sevgi dolu bir düşünceyi parıldayan bir şelale gibi püskürt-mek -tutmak onu, asilzadeler için böceklerden arınmış, baş meleklerin vücutlarıyla, birinin ruhuyla süslemek o aynı yoğun-luğu. Özgürlük: DADA DADA DADA; -niteliksiz acıların kükre-yişi, karşıtların ve çelişkilerin, tuhaflıkların ve tutarsızlıkların birbirine geçmesi: HAYAT.

İddiasız Bildiri
Sanat uykuya dalıyor yeni bir dünya “SANAT” (basmakalıp bir sözcük)’ının doğumu için
DADAnın, PLESIOSAURUS’un ya da bir mendilin yerine konu-luyor
ÖĞRETİLEBİLEN yetenek şairi bir hurdacıya dönüştürüyor BUGÜN eleştirel dengeler benzerliklerin üzerine gitmiyor
Aşırı hassas ressamlar fazlaca estetikleşir ve ikiyüzlü görünümlü müezzinlerinin sümbülleriyle hipnoz olurlar
HESAPLARIN KESİN SONUÇLARINI TUT
ÖLÜMSÜZ GARANTİLER HİPODROMU: önemsiz ne açıklık ne de görünüş var
MÜZİSYENLER, KÖR ÇALGILARINIZI PARÇALAYIN sah-nede
BAZUKA yalnızca benim kavrayışım için var. Yazıyorum çün-kü bu işemem ya da hasta olmam gibi doğal bir durum.
Sanat ameliyat edilmelidir.
sanat, sidik kabının UTANCında ısıtılmış bir GÖSTERİŞtir, histeri stüdyoda doğar
dürüstlüğün saflığın dengenin yalın gücünü arıyoruz. HİÇBİR ŞEY aramıyoruz her ANIN CANLILI-ĞINI onaylıyoruz, aniden gelişen akrobasinin karşıt felsefesini.
Şu anda aradan önce fısıldaşıp duran adamdan nefret ediyo-rum –kolonya parfümü- acıklı tiyatro. TATLI RÜZGÂR
HERKES TERSİNİ SÖYLÜYORSA HAKLI OLDUĞUNDAN-DIR
Kanımızdaki gayzer eylemine hazırlanın -trans kromatik uçak-ların denizaltı düzeni, imgelerin sıçrayışında hücrelerle şifrelen-miş metaller
üstünde
Güzelliğin kuralları ve onun kontrolü
Kendi göbek deliklerine hala hayran olan kürtajcılar için değil.

bay aa’nın manifestosu
anti filozof
bir Fransız boksörü olan
sana tapıyorum’un peşinden gitmeden
iki başlı bir hayvanın kanındaki DADA bunalımı gibi düzensiz denize ait değerler
ölümün ve dadaist şairlerin ortak beynini hafifçe tırmalayan belirsiz fosfatlar arasında kayıyorum
ne mutlu
çünkü
altın
maden
yaşamın tarifesi ve pahalılığı D’den ayrılma kararı verdirtti bana
sahte dadaların onları benden aldığı doğru değil çünkü
burada hiç için ağlayıp sızlamak hiçbir şey
ve ben hastalığı geleneklerden sileceğim
öğlenden ikiye dek beynin sert kabuğu ve şemsiyesiyim
iki saatliğine abone
batıl inançlar, yüreklerin şüpheli bireyselliğinde kostümlü prova-ya başlarken
spermatozoit balesinin çarklarını hareket ettiren inançsız ben
parmaklarınızdan yiyeceğim biraz
metal kapılar gibi gıcırdayan selüloit aşklarınıza olan aboneliği-nizi yeniliyorum
aptalsınız
yaşam sevincinin doğurtan rüzgarıyla canlanan sidiğiniz olarak bir kez geri döneceğim
ve şairleri destekleyenler için yatılı bir okul yapacağım ve bir kez yeniden başlamak için geleceğim
hepiniz ahmaksınız
kendine kleptomanlığın anahtarı yalnızca her makinenin her düğümünde yeni doğan bir
bebeğin burnunun olduğu alacakaranlığın yağıyla çalışır
hepimiz budalayız
ve DADA olmayan
kendimizinkine benzeyen yeni bir akıl formundan ve mantıktan kuşkulanıyoruz
AAİZM’in sizi saptırması için kendinizi bırakıyorsunuz
işte hepiniz aptalsınız
saf uykunun cerrahi ruhunun
sargılarının
ve bakire
budalalarının
lapasısınız

TRISTAN TZARA
Bana iyi bakın!
Bir budala, soytarı ve üçkâğıtçıyım.
Bana iyi bakın!
Çirkinim, yüzümde hiçbir ifade yok, küçük biriyim.
Sizden öte gibiyim!
Bana bakmadan önce, bir sorun kendinize, sıvı duygu okları yolladığınız gözbebeklerinizin sinek boku olup olmadığını, kar-nınızın gözlerinin ur kaplı bir yerden başka bir şey olup olmadı-ğını ve o gözlerden yükselen bakışlarınız belsoğukluğu olarak bedeninizin bir yerinden dışarı çıkacağını.
Göbek deliğinden görüyorsunuz -ona hazırladığımız gülünç gösteriyi neden saklıyorsunuz ondan? Ve daha da aşağısı; ka-dınların vajinaları, aşk, saf aşk, nadir etler ve yağlı boya. Ba-kan ve anlayan herkes şiir ile aşk, et ile resim arasındaki sınıf-landırmayı kolayca yapabilir. Sindirilecekler. Sindirilecekler. Yakın bir geçmişte kürk çalmakla suçlandım. İnsanlar benim bir şair olarak hala bir sınıflandırma yaptığımı düşünüyor olsa gerek. Sıcak kürkün içinde yasal ve soğuk 31lerini çeken şairler-den biri: H a h ah, aynı platoniklikle başka şeylerden de zevk duymasını bilirim. Ailenizi telefonla arayıp: gastronomik, kutsal ve de müziksel saçmalıklar için ayrılan deliğe işeyin.
DADA 2 çözüm öneriyor:
DAHA FAZLA BAKIŞ YOK!
DAHA FAZLA SÖZCÜK YOK!
Bakmayı kes!
Konuşmayı kes!
Ben, yapımdan dolayı değişip, rahat tavırlara bürünüp rengârenk düşüncelerin boyutlarını ve değerlerini alırım. Başka-larına söylediklerimin tam tersini yaparım.
Unuttuğum bir şey var:
nerede? niçin? nasıl?
Başka bir deyişle:
Soğuk örneklerin vantilatörü, kalabalığın nazik yılanına hizmet edecektir ve ben sizi gördüğüm için asla memnun olmadım canım, sert kulak kendiliğinden çıkacak kılıfından, tıpkı tüm diğer denizcilik malzemeleri ve Aa & Co’nun ürünleri gibi. Mese-la sakızın ve köpeklerin gözleri mavidir; ben papatya çayı içe-rim, onlarsa rüzgar; DA-DA yeni bakış açıları öne sürer, şimdi insanlar masaların köşelerinde haklıymışlar gibi kaykılarak oturmuşlar, işte bu yüzden kavga ediyorum DADAyla, Dlerin baskısını yok edin her yerde, Aa yiyin, Aa diş macunlarıyla fırçalayın kendinizi, giysilerinizi Aa’dan alın. Aa bir mendildir, burunları çabucak akıtan bir cinsel organ, çöküş -kauçuktan yapılma- gürültüsüz, ne manifestolara ne de adres defterlerine ihtiyaç var, giysilerinizi Aa’dan alırsanız size %25 indirim yapar, hem gözleri de mavi.
karşıt düşünür bay aa bize bir manifesto gönderiyor
Yaşasın birleşmenin levazımatçıları!
Her eylem bir tabanca atışıdır -anlamsız hareket ve kararlı an saldırıdır (bizi ayıran havanın damıtılması için nakavtlar per-vanesini açıyorum) -ve kâğıda döktüğüm sözlerle kendi huzu-ruma çıkıyorum.
Kavramların saçına 60 parmağımı birden saplıyor ve sertçe silkeliyorum perdeleri, dişleri, eklemelerin sürgülerini.
Kapatıyor, açıyor ve tükürüyorum. Dikkat! Bir yalancı oldu-ğumu söylemenin zamanı gelmiştir. Sistem yokluğunda bir sis-tem varsa -benim belirlemelerim dahilinde- onu asla uygula-mam.
Başka bir deyişle yalan söylerim: Onu uygularken yalan söyle-rim, yalan söylerken onu uygulamam, yalan söylerken yalan söylerim çünkü yalan söylemiyorum -çünkü babamın ‘ayn’ını yaşadım ben- bakarat kristalinin faydaları arasından seçilmiş-tir- kentten kente- çünkü kendim asla kendim olmadı -çünkü saksafon, gül gibi taşır üzerinde bir otomobil şoförünün iç organ-larının cinayetini- cinsel bakır ve yarış alanı yapraklarından yapılmıştır. Böylece benzerliklerin olduğu yerde davul çaldı mısır, alarm ve pellegra. İmha. Evet, elbette.

Ama mevcut değildir. Ben: mutfak ve tiyatro karışımı. Yaşasın esrikliğe çağıran taşıyıcılar!
Yalan esrimedir -bir saniyeden fazla süren- ondan daha uzun sürecek hiçbir şey yoktur. Aptallar yüzyıl kara kara düşünürler ve diğer yüzyıllarda da her şeye yeniden başlarlar- Bir yıllık kadroda oyalanıp durdukları on yıllık çemberin içinde ben (bir aptal) beş dakika kalıyorum.
Kanın vücudumda dolaşmaya can attığı zamanlarda gözlerim-le dokunduğum ilk kadının rengindeki rastlantı benim olayım. Haydutluğun en acısı kişinin üzerinde düşündüğü cümleyi bitir-mesidir. Gramofon haydutluğu: kendimde sevdiğim, küçük, insanlık dışı serap –onu gülünç ve sahte bulduğumdan. Ama dil tacirleri tartışmanın üzerinden her zaman ufak yüzdelerini ala-caklar. Bir boksörün varlığı (en azından) maç için vazgeçilmez-dir -dadaist katiller çetesinin bireyleri, bu tip operasyonlar için kendilerini kollamak adına bir sözleşme imzaladı. Sınırlı sayı-dalar- bir düet için bir şarkıcının (en az), bir makbuz için bir imzanın (en az), görmek için bir gözün (en az) varlığı zorunlu-dur.
Yüzün fotograf levhasını asit banyosuna koy.
Onu duyarlılaştıran kıpırtılar görünür hale gelecek ve sizi şaşır-tacaktır.
Suratınıza bir yumruk atın ve ölün.

güçsüz ve acı aşk üzerine dada manifestosu

giriş = sardanapalos
bir = bavul
kadın = kadınlar
pantolon = su
ise = bıyık
2 = üç
çubuk = muhtemelen
sonra = gözlemlemek
tahriş edici = zümrüt
yardımcı = vida
ekim = periskop
sinir = 
ya da tüm bunlar, iştah açıcı, sabunlu, kaba veya kesin, nasıl sıralanırsa sıralansın –kura ile çekilmiştir- canlıdır.
Bundan dolayı, papazın; hayvansal, bitkisel, imgeleştirilebilir ya da canlı, her sokağın başında dikilmiş duran uyanık zihninin ötesinde, “her şey benzersizdir”e benzer her şey.
Buna inanmasam dahi, kâğıda aktarmış olmamın getirisi bir gerçeklik bu- bir şapkaya İLİŞTİRDİĞİM kele-bek broşuna benzer. Bir yalan bu.
Yalan sürüyor – hoş geldiniz Bay Elverişli ve Bay Uygun: Yaka-ladığım anda -o gerçeğe dönüşüyor.
Böylece DADA ikisinin -motorize polislerin ve gizli etiğin- göre-vini üstlenir.
Bazı anlarda (önemi muhakkak) herkes zihni ve bedeni form-dadır.
Bunu 30 kez tekrarlayın.
Kendimi çok sevimli buluyorum.

II

Bir manifesto; siyasal, gökbilimsel, sanatsal, parlamenter, onto-lojik ve yazınsal frenginin tedavi yolunun bulunması olan dün-yaya iletilir. İyi huylu ve hoş olabilir, her daim haklı güçlü, canlı ve mantıklıdır.
Mantık dedim de, hala kendimi çok sevimli buluyorum.
Esneyen, göz çukurlarından ve ağızdan içeri sızan bir yıldız olan Kibrin göğsünde şu yazar: öleceksin. O, dayatır, gömülür. Bu onun tek çaresidir. Kim hala doktorlara inanır? Bir buhar makinesinde osuruk olan şairi tercih ederim ben -o naziktir ama ağlamaz- kibar ve yarı eşcinseldir, değişir. Onlar umurumda değil. İlkinin Alman ikincisinin İspanyol oluşu gerekli değil, tesa-düftür. Irkların olasılık teorisinin keşfi fikri ve acının mektupsal mükemmelliği fikri bizden uzak olsun.
III

Her zaman yanlışlar yapabiliriz, fakat en büyük yanlış yazdı-ğımız şiirlerdir. Gevezeliğin bir tek nedeni bulunur; İncil gelene-ğini ayakta tutmak ve onu muhafaza etmek. Gevezelik kendi işindir, onu cesaretlendiren durum tütün şirketleri, demiryolları, hastaneler, yönlendirici sanayi, kumaş fabrikalarıdır. Gevezeliği cesaretlendiren aile kültürüdür. Gevezeliği cesaretlendiren Vati-kan’ın parasıdır. Konuşurken saçılan tükürüğün her damlası altına dönüşür. İnsanlık başından beri her zaman, tanrı yasası şu üç temel zorunluluğu sürdürmek için ona ihtiyaç duyar: ye-mek, sevişmek ve sıçmak. O zamandan beri, nazik yolculuklar-da ve katı kanunlarda yapılacak tek şeydir gevezelik. Bunu yapmanın altında da genellikle DADA vardır.
Bazı insanlar var ki (gazeteciler, hukukçular, hevesliler, filozof-lar) öteki biçimleri bir tutmayı düşünürler dadanın çeşitliliğiyle: işletmeleri, evlilikleri, ziyaretleri, savaşları, çeşitli konferansları, sınırlı şirketleri, politikayı, kazaları, dans salonlarını, ekonomik krizleri, histeri krizlerini.
Emperyalist değilim, onların düşüncelerine katılmıyorum –dadanın ikinci türden bir tanrısallık olduğuna ve onu iktidarsız dinlerin yeni mekanizmasının diğer formlarının yanına yerleşti-rilmesinin gerekliliğine tamamen inanıyorum.
Basit sadelik mi sade yoksa dada mı?
Kendimi oldukça sevimli buluyorum.

IV

Şiir gerekli midir? Ona karşı tepki verenlerin fark etmeden ona bir yol sağlayıp mükemmel konfora ulaştırdıklarını biliyorum; buna Hijyenik Gelecek diyorlar.
İnsan sanatı yok etmeyi zihninde canlandırıyor (her an olabilir). Böyle bakmak, sanata benzer başka bir sanattır. Aman tanrım aman tanrım hijyen saflaşıyor.
Hala kelimelere inanmalı mıyız?
Ne zamandır açıkça, çıktıkları organın istediğinin tersini dile getiriyorlar?
Büyük gizem yalanların içinde.
Düşünce ağızda oluşur.
Kendimi hala sevimli buluyorum.
Büyük bir Kanadalı düşünür söylemiş: Düşünce ve geçmiş de çok sevimli.

V

Bir arkadaş, çok zeki olamayacak kadar iyi bir arkadaş, bir gün bana dedi ki:
bir titreme
bir elfalcısı İNSANLARIN günaydın ve iyi geceler demesinin TEK YOLUDUR VE
SAÇLARINDAKİ unutmabeni çiçeğinin VERDİĞİ ŞEKLE BAĞLIDIR
Cevapladım
SEN HAKLISIN aptal prens ÇÜNKÜ BEN İKNA OLDUM tersi-ni söyleyen Tatara
doğal olarak tereddüt ediyoruz DİĞERİNİN HAKLI OLUP OLMADIĞINDAN
Bana DİĞERİNİ anlama isteği derler
Başkalaşım başkalaştığında bu golf oyunu keskin bir derinlik veriyor. Tüm kuralları destekliyorum –onları bastırmak yeni birini yaratmak olurdu, bu da yaşamlarımızı iğrenç bir karma-şaya dönüştürüp zorlaştırırdı. Hangi sekil daha iyi olur bilemez-dik: birinci ya da ikinci evlilikten olan çocukları sevmek mi. Tabancanın mermi kovanı bizi genellikle tuhaf ve huzursuz etti. Tüm bu küçük tropik yağmurlar -karambole getirme, ahlaksız-lık, düzensizlik ve yıkım- aydınlanmaya karşı kamu yararına olan hareketlerdir.
“Bilinen bir gerçektir: yalnızca Fransız Akademisi zamanında dadaistler vardı.
“Bununla beraber kendimi hala sevimli buluyorum.

VI

Galiba şöyle bir şey var: çok fazla mantıklı, tam manasıyla mantıklı, gereğinden fazla mantıklı, daha az mantıklı, cidden mantıklı, epeyce mantıklı.
Sonucu da siz çıkarın.
Ben buldum.
Şimdi en sevdiğiniz kişiyi düşünün.
Düşündünüz mü?
Siz hangisi olduğunu söyleyin bende sonucunu söyleyeceğim.

VII

Dada gözünü bile kırpmadan her şeyin önüne ve ötesine önce-likli olarak bu kelimeyi koyar: Kuşku. DADA her şeyden kuşku duyar. Dada armadillodur. Her şey dadadır, fazlasıyla. Dada-dan kaçının.
Dadaizm karşıtlığı bir hastalıktır: kendinden çalma hastalığıdır, insanın olağan hali DADA’dır.
Fakat gerçek dadalar DADA’ya karşıdır.

Kendindençalan.
Menfaatlerini, isteklerini ve kişiliğinin diğer unsurlarını düşün-meden çalan kişi kleptomayaktır. Kendinden çalar. Karakterinin niteliklerini toplumdan uzak tutar. Burjuvalar birbirlerinin aynı-dır -bana göre hava hoş. Eskiden benzemezlerdi. Kendi kendine çalmak en rahat ve küçük işlerden bile tehlikelidir. Hepsi de çok yoksul. Yoksul DADA karşıtıdır. Beyinleriyle yapacakları çok şey var. Bunun sonu asla gelmeyecek. Çalışırlar. Yoksullar DA-DA’ya karşıdır. Ünlü bir adam “dadaya karşı düşman olan benim yandaşımdır” demiş fakat sonra ölmüş. Onu gerçek bir dadaist gibi gömdüler. Milattan sonra Dada. Sakının! Ve bu örneği hatırlayın.

VIII

DADAİST BİR ŞİİR YAPMAK İÇİN
Bir gazete alın
Bir makas alın
Bir yazı seçin ve yapmak istediğiniz şiiriniz için dilediğiniz yeri
Keserek çıkartın
Sonra yapmak istediğiniz şiir için kelimeleri yazıdan adamakıllı kesip çıkarın ve hepsini bir kabın içine koyun
Yavaşça karıştırın
Sonra kestiğiniz kâğıtları birer birer dışarı çıkarın
Çıkardığınız sıraya göre dürüstçe kâğıda geçirin
Şiir size benzedi
Ve işte bu sizsiniz: bayağı hayvan sürüsü sizi anlayıp takdir etmeyecek ama siz hoş, duyarlı, sınırsız ve özgün bir yazar oldunuz.

IX

Anlatan insanlar vardır çünkü öğrenenler vardır. Hepsini kaldı-rın, DADA kalır.
Manifesto yazmak amacıyla kalemi siyah sıvının içine daldı-rın, çan çiçeğinin beyinciğinin altında tasarladığınız yalnızca otobiyografinizdir. Biyografi, ünlü adamların özel eşyasıdır. Büyük ya da güçlü. Ve sen onlardan kalanlar gibi basit bir adamsın, önce kalemini mürekkebe batırırsın,
GÖSTERİŞ
ile dolu olan ve kendilerini beklenmedik çeşitli formlara sokup gösteren, hareketliliğin, akıl durumlarının ve taklitçiliğin tüm formlarını kabul eden ve siz hayatta kalmak için
HIRS
ile dolusunuz henüz vardığınız yerlerde, aldatıcılık ve gülünçlük boyunca tanrılaştırmaya karşı yükselen yalnızca sizin nevras-teniniz için mevcuttur. İşte siz
KİBİR
İle dolusunuz; mükemmel, güçlü ve diğerlerinden daha da derin.
Sevgili meslektaşlar: büyük adam, ondan daha küçüğü, güçlüsü, aciz, derin, yüzeyseli.
İşte bu yüzden hepiniz ölüyorsunuz.
Kendi manifestolarını daha önceden yazıp insanları kendi mü-kemmel küçük erkenliklerinde fikirleri olduğuna inandıran in-sanlar var. Sevgili meslektaşlarım, önce sonra, geçmiş gelecek, şimdi dün.
İşte bu yüzden hepiniz ölüyorsunuz.
Dada iyidir çünkü kötü değildir diyen adamlar var; dada kötü-dür, dada bir dindir, dada şiirdir, dada ruhtur, dada şüphelidir, dada sihirlidir. Ben dadayı biliyorum.
Sevgili meslektaşlarım: iyi kötü, şiirsel din, ruhsal şüphecilik, tanım tanım.
İşte bu yüzden hepiniz ölüyorsunuz.
Ve size söz veriyorum; öleceksiniz.
En büyük gizem bir sırdır ama birkaç kişi tarafından bilinir. Onlar asla dadanın ne olduğunu söylemeyecekler. Bir kez daha sizinle eğlenip şunun gibi bir şeyler söyleyeceğim:
Dada ruhun diktatörlüğüdür ya da
Dada dilin diktatörlüğüdür
Ya da neyse ne
Dada ruhun ölümüdür
Birkaç arkadaş isteyen. Arkadaşlar.

X

Zekânın; Gambetta, Panama ve Steinheil olaylarından beri ayağa düştüğü kuşkusuz. Zeki adam, eksik-siz ve normal bir adam demek artık. Bizde olmayan değerli bir varlığın anormal-liklerine, büyük adamların özgürlüğüne sahip olduğundan ilginç ve az rastlanan AHMAKTIR o.
Dada, ahmağın oluşması için bilinçli bir biçimde çabalar ve giderek kendi varlığını da ahmaklaştırmak için uğraşır.
Dada korkunçtur; zekâ bozgunu karşısında incinmez. Dada kudurmuş bir köpek kadar da korkaktır, ne yön bilir ne de ikna edebilir.
Tutacak lastiği olmayışından dolayı durmadan eğilip doğrul-mak zorunda kalması, hiç varolmamış düzenin ek-siklerini anımsatır. Yanlış dedikodu bir kadının çamaşırhanede sayfayı bulmasıyla başladı; sayfa, sinekkuşlarının insan sever doğadan sandviçler yaptığı barbarların ülkesine götürüldü.
Bu bana, sıcak ülkelerin özel anısına elastik bir enjektör tutan bir saat üreticisince söylendi; ağırkanlı ve dokunaklıydı.

XI

Dada bir köpektir- bir pusula -karın zarıdır- ne yenidir ne de çıplak bir Japon kız -tıngırdayan hislerin gazometresi- Dada vahşidir ve propaganda yapmaz. Dada bir miktar saydam ya-şamdır, zahmetsiz, devinerek dönüşen.

XII

Baylar ve bayanlar gelin ve alın ve okumayın elinde Niaga-ra’nın anahtarlarını tutan herifleri, kendi bavullarının yarımkü-relerinde, çin fanuslarında oyun oynayan adamları göreceksiniz göreceksiniz göreceksiniz Massachusetts salonlarında göbek danslarını tırnaklarını çivileyen adamları otomobil lastiklerini matmazel atlandide’in ipek çoraplarını çevresinde altı tur atılan ağaç gövdelerini mösyöyü ve nişanlısını erkek kardeşini ve baldızını bulan dün-yayı bulacaksınız marangozun adresini iğrenç bakışların kağıt bıçağı gibi cesaretini en değersize gide-ceksiniz kadın organı için birkaç adamın karanlık fotografın-daki bir çeşit Yunanistan gibi Fransız hareketi.

XIII

DADA bakire bir mikroptur
DADA hayat pahalılığına karşıdır
DADA
Düşünce sömürüsü için limitet şirket
DADA’nın 391 ayrı tavır ve renge her cinsten başkanı vardır
Değişir -onaylar- sözü söylediği an karşıtını da söyler -önemsemez- bağırır -balığa çıkar-
Dada hızlı ve çıkarcı değişimin bukalemunudur.
Dada geleceğe karşıdır. Dada ölüdür. Dada saçmadır. Çok yaşa Dada. Dada bir edebiyat okulu değildir, ulur.

XIV

Opera gözlüğündeki yaşamı süslemek -okşamalardan bir örtü- görkemli bir gösteri kelebeklerden- işte yaşamın oda hizmetçile-rinin hayatı.
Bir usturanın ve kızışmış pirelerin üstünde uyumak, -bir baro-metrede yolculuk- bir fişek gibi işemek -gaf yapmak, ahmak olmak, kutlu dakikalarda duş almak- mağlup olmak, her zaman sondan birinci- yoldaşının söylediği doğru sözün aksini haykır-mak- her gün lağım temizleyicilerle banyo yapan tanrının yazı işleri ofisi ve tuvaleti olmak- işte dadaistlerin yaşamı.
Zeki olmak -herkese saygı duymak- onurunla ölmek -krediye abone olmak- filancaya oy vermek -doğaya ve resme hürmet etmek -olduğun yerden dadaya tezahürat yapmak- işte insanoğ-lunun yaşamı.

XV

DADA uygulaması yapılabilecek bir doktrin değildir. Dada –yalan içindir: başarılı bir iş. Dada borca girer ve sürdürmez ya-şamını iyi-dolgun bir cüzdanla. İyi Efendimiz evrensel bir dil yarattı, işte bu insanlar kendisini ciddiye almıyor. Dil bir ütop-yadır. Tanrı, kendi başarısızlığına müsaade edebilir: Dada da. Eleştirmenler: Dada zengin olmak istiyor ya da Dada kafayı yemiş, der. Tanrı zengin olmak istiyor ya da Tanrı kafayı yemiş. Kim doğru: Tanrı, Dada ya da eleştirmen?
Çarpıtıyorsunuz diyor sevimli bir okur.
Hayır, hayır, öyle değil! Kolayca sonuca ulaşmak istedim: Da-daya katılın, kredilerin ödenmediği tek yer.

XVI

howl howl howl howl howl howl howl howl
Kim kendini hala oldukça sevimli bulan