De Omnibus Dubitandum

ANAGRAMLAR: sanat, biçim ve film üzerine

 156,00

Kategoriler: , Etiketler: , ,

Açıklama

15cmx20cm 68s.
11 Mayıs itibariyle Kargolanır.

Bir sanatçı tarafından yapılan tüm eleştirel anlatımlar, genellikle çalışmalarının üstüne inşa edilmiş bir manifesto ya da ifade olarak ele alınmalıdır. Sanat, prensipleri ve manifestoları sergilemek için tasarlanmış eserlerde çoğalır ve istisnasız bir şekilde, bu prensiplerin türetildiği eserlere göre alt derecededir.

Benim durumumda, her seferinde bir önceki ifademi görmezden gelmeyi gerekli buluyorum. İlk film tamamlandıktan sonra, biri bana filmin hangi prensiplerle şekillendiğini sorduğunda, cevabım filmlerin amacının, diğer sanat biçimlerinde olduğu gibi bir deneyim yaratmak olduğu oldu – bu durumda da deneyim yarı psikolojik bir gerçekliktir. Ama ikinci filmin yaratımı sırasında peşi sıra cevapladığım soru tamamen farklı bir odak noktasına sahipti. Bu seferinde gerçeklik, filmin kapasitesinden istifade ederek mekan ve zamanı değiştirebilmeliydi. Üçüncü filmin sonunda, odak noktası yine değişmişti – filmin altında yatan dramatik gelişmeden yola çıkmadan ya da üzerine vurgu yapmadan, bu sefer filmin görsel bütünlüğü üzerinde durarak filmin kendindeki dramatik gereklilik üzerinde durmuştum. Dördüncü filmin temeline gelecek olursak, diğer tüm etmenlerin kalıcı olması bir yana, zamanın yaratıcı ihtimallerine özel bir dikkat göstererek, biçimi de tamamen ritüelistik olmasında karar kıldım (denemenin ilerleyen yerlerinde buna bir açıklık getiriyorum). Tabii ki bir gelişimin gerçekleştiğine inanıyorum; bu devamlılığın semptomlarının birinin de her filmin yaratılmasında, önceye dair sonuçların değil sonraya dair sonuçların çıkması olduğunu düşünüyorum – ki bu sayede teori dinamik ve hareketli kalabilecektir.

Bu yüzden bu bir manifesto olarak kabul edilmemelidir. Bu, alışık olduğumuz çizgisel mantık yerine anagramatik tümleşikte bir düşünce düzenlemesidir.

Bir anagram, tek bir çizgisel seri dışında, her biri eş zamanlı olarak birbiriyle ilişki içinde bir harf düzenidir. Bu eş zamanlılık gerçektir ve gerçekliği, ardı ardına algılanmasından bağımsızdır. Anagramın her etmeni bütünle öyle ilişkilidir ki hiçbiri, seriyi ya da bütünü etkilemeden yer değiştiremez. Aksine, bütün her parça ile o kadar ilgilidir ki yatay, dikey ya da çapraz okunduğunda bütünün mantığı bozulmaz ve sağlam kalır.

Bu denemede unsur tek bir harf değil, anagramda konusu söz konusu olan düşüncedir; örnek olarak 2B, doğanın mekanikleri ve insan yöntemlerine göre sanat biçimleridir. Diğer tüm yönlerden anagramı şekillendiren prensipler sabittir. Basıldığı şekilde, genelden özele doğru ilerler. Tümevarım yöntemini tercih edenler unsurları ters sırayla okuyabilir. Ya da çapraz olarak açarak, kalan kenarları sonrasında toparlayabilir.

Bu biçimi ve düşünceyi, aynı anda iki ya da üç, ancak çelişkisel olmayan yönlerde ilerleyen çizgisel bir düzene sıkıştırma problemiyle karşılaşan herkese öneriyorum.

Bu denemede özellikle kullanışlı olduğunu düşünüyorum. Günümüzde kabul edilen estetik teorileri yüzyıllar içinde ortaya çıkmış ilk yeni sanat biçimine uygulama sırasında, diğer sanatlara dair oldukça “anlaşılmış” prensipleri, yaratıcı hareketin sorgulanmayan terimlerini yeniden incelemeyi ve değerlendirmeyi gerekli buluyorum. Bu yüzden de kendimi filme dair ilk endişelerimden çok uzak alanlarda ve düşüncelerde buluyorum. Ancak bunların alakasız ya da önceden üzerine düşülmemiş düşünceler olduğunu düşünmüyorum.
Modern uzmanlaşma bizi bütün insan düşüncesinden uzaklaştırdı. Kişi artık, kendine ait olmadığını söyleyebileceğimiz bölgelerde dolaşmaktan çekiniyor. Ancak bu ihtiyaç içinde yine de – karşılaştırmalı analiz gerektiren prensiplere ulaşmak için – bazı detaylar konusunda kusurlu davranmış olabilirim. Sanat biçimlerinin çeşitli prensiplerini ararken, tüm prensipleri aşan dehaları kullanmak yerine, bunları aşmaktaki başarısızlıkları ile bu prensipleri en iyi sergileyen saklı cevherleri kullanmayı denedim. Bu zaman zaman modern sanatın topyekun küçümsenmesi olarak algılanabilir; yarattığım bu izlenim gerçek değerlendirmemi yansıtmadığı için özür dilemek zorunluluğunda hissediyorum. Genellemelerdeki hatalarım ya da eleştirel eksikliklerim her neyse, amacı filmi yerelleşmiş ve uzmanlık gerektiren ve bir zanaat değil, bir sanat biçimi olarak gösterme çabam yüzündendir. Film, diğer sanat biçimleri gibi insanla, insan tarihinin gerçeklikle olan ilişkisinde ve biçime dair basit problemlerle büyük bir ilişki içerisindedir.

Bir anagramda tüm unsurlar eş zamanlı bir ilişki içerisindedir. Bu sebepten içinde, hiçbir şey ilk ya da son değildir; hiçbir şey geçmiş ya da gelecek değildir; hiçbir şey eski ya da yeni değildir… lakin belki de, anagramın kendisi dışında.