De Omnibus Dubitandum

KÜBİK ŞİİRLER + Max Weber’in Kübist Şiirler’inin Japonya’da Gördüğü Kabul ve Japon Avangard Kübist Üretim Ortamı ile Şiiri Üzerine (2 KİTAP)

 91,00

Açıklama

12cmx18cm 100 sayfa

Max Weber’in yaşam hikayesi kısaca, yazarın dostu olan Amerikalı fotoğrafçı Alvin Langdon Coburn (1882-1966) tarafından Kübist Şiirler’e yazdığı ön-sözde anlatılmıştır:

Max Weber Rus kökenli bir Amerikalıdır. İlk sanat eğitimini Brooklyn, New York’taki Pratt Enstitüsü’nde almış, yıllarca sanat eğitmenliği yapmış ve kendi birikimleriyle eğitim almak için Paris’e gitmiştir. Burada Matisse’le bağlantı kurmuş ve onun ilk öğrencilerinden biri olmuştur. Çalışmalarına ilgi duyduğu ressamlar El Greco, Cezanne, Henri Rousseau ve Picasso’dur, ama onun ilgisini en çok çeken şey ilkel insanların sanatı, Mısır ve Asurluların heykelleri, bize geçmişten biçim verilmiş taş halinde gelen müthiş yalın şeylerdir.

Son zamanlarda da, geçen yıl ya da öyle bir şey, şiir yazmıştır ve bu da onun basılan ilk şiir toplamasıdır.

Weber 1881 yılında o zamanlar Rus İmparatorluğu’nun bir parçası olan Polonya’nın Bialystok şehrinde Yahudi bir ailede dünyaya geldi. 1891 yılında Amerika’ya göç etti. Coburn’un bahsettiği Paris günleri 1905 ve 1908 yılları arasında gerçekleşti. Birleşik Devletler’e geri döndüğünde Amerikan avangart resminin öncülerinden biri halini aldı, bu-gün geniş çapta bilinmesinin nedeni budur. New York’a döndükten sonraki ilk yılında “tartışmalı olsa da önemli bir sanatçı” olarak şöhretini pekiştirdi ve 1912’ye gelindiğinde Amerikalı eleştirmenler tarafın-dan “kübist, fütürist ve post-empresyonist arasında gidip gelebilen bir sanatçı” olarak tanımlandı. Percy North’un 1915’te yazdığına göre Weber “özel bir Amerikan farkındalığını yansıtan bir dinamizm ve tinselliğin ifade ettiği kendine has bir kübizm biçimi geliştirmişti”. Weber’in modern Amerikan resmindeki konumu günümüzde iyice yerine oturmuş olsa da şiirleri görünüşe göre çok az ilgi görmektedir.

Coburn’ün yardımıyla Weber’in ilk şiir toplaması Kübist Şiirler 1914 yılında Londra’da, aynı za-manda W. B. Yeats, Ezra Pound ve Noguchi Yonejiro’yu da yayınlayan Elkin Mathews tarafından basıldı. Bu kitapta toplanan otuz sekiz şiirin hepsi, kübist resmin ‘görsel tasvirlerinin’ uygulanması manasında ‘kübist’ değildi. Aslına bakarsanız pek çoğunda geleneksel yapılar ve söz dizim kuralları yaygındı. Hızın betimlenmesi veya yaşam gücünün ve enerjisinin övülmesi gibi bazı temalar avangart bir tada sahip olarak görülebilirdi ve şiirlerin sözcük seçimi bir bakıma fütürist şiire benzer bir biçimde bilim ve teknoloji alanlarından yararlanmaktaydı. Yine de şiirlerin çoğunun içine iyimser ve bazen de egzotik bir ruhanilik işlemişti. Şiirlerden bazıları Coburn’ün “ilkel insanların sanatı” olarak adlandırdığı, Afrikalı, Kolomb öncesi ve Oryantalist motifler ve bazı başka göndermeler taşımaktaydı.

Aşağıda verilen iki tanesi gibi, şiirlerden yalnızca birkaçı bir şekilde kübizmle ilişkilendirilebilecek “bir dizi kelime arasında olağan bağlaçları kullanmama, dizedeki son kelimeyi bir sonraki dizenin başında yineleme veya fiilleri veya fiil öbeklerini kullanma-ma” gibi teknikler ile karakterize edilmişti.

PUS
Pus, pus, pus
Isınmış, kızışmış, kurumuş, yanmış
Rüzgar-sisiyle bulanıklaşmış kaynatan havayı,
Hava asılı hava ıslak tepelerin üstünde,
Hava nemli, rutubetli, sıkboğaz ediyor hava,
Erimiş gri tepeler ve vadiler
Hatlar, kütleler, incelikler, gitmiş,
Pus, pus, pus

HAVA DURUMU
Salınan meltemler
Erken saatler, puslu, basınçlı, terli,
Meltemler serinletiyor havayı,
Doğanın ihtirası bekliyor,
Meltemler, meltemler, daha serin,
Meltemler, rüzgar sisi,
Hatlar belirgin,
Daha serin, hoş,
Güneş çabalıyor ve beliriyor,
Soluklaşıyor, sönükleşiyor, daha da sönükleşiyor,
Hayat daha kolay, hoş.

Bu tekniklerin, Gertrude Stein’in Tender Buttons’da yaptığı düzyazı deneyleriyle ve Fütürist “özgür-kelimelerle” ortak noktaları olabilir.

Bu bakımdan toplamadaki en meşhur parça büyük ihtimalle “Göz An’ı” isimli şiirdir. Susan Krane’e göre bu şiir Weber’in “yazılarında şehri insanlaştır-ma” eğilimini ortaya koymaktadır: pencereler şehrin gözleri, bacalar şehrin burun delikleri halini almıştır. Toplamadaki en radikal şiir olarak kitabın açılışına kasten konmuş olması muhtemeldir.

GÖZ AN’I
Küpler, küpler, küpler, küpler,
Yüksek, alçak, ve yüksek, ve daha yüksek, daha yüksek,
Uzakta, çok uzakta, çok, çok, uzakta,
Düzlükler, düzlükler, düzlükler,
Gözler, gözler, pencere gözler, gözler, gözler,
Burun delikleri, burun delikleri, bacalar burun delikleri,
Nefes alıyor, yanıyor, üflüyor,
Nefes kesiyor, üflüyor, nefes alıyor, üflüyor,
Bir şeylerin üzerinde milyonlarca şeyler,
Bir şeylerin üzerinde milyarlarca şeyler
Göz için bu, var olmanın gözü,
Hudson’ın kenarında,
Zamansız süzülen, sonsuz,
Giden, giden, giden, giden….

Leonard Diepeveen bu toplama hakkında daha detaylara girerek “ressam olarak şairden daha etkileyici” olan yazar ve “bu berbat şiiri” için şunları yazmıştır.

Başlığı ile “Kübist Şiirler” kendisini yalnızca şiir olarak değil aynı zamanda bir proje olarak duyurmakta, teorik ve analojik olarak yol göstermektedir: boya vasıtasıyla anlaşılan kelimeler. Kübist Şiirler’in görselliğinin şiirsel tasvirinin alışılmışın dışında bir modernist odağı var. Belli bir sanat eserine yöneltilmeyen bu şiirsel tasvir metodoloji düzleminde modern bir tür veya harekete yöneltilmiş. Kitap “Kübizmin” yalnızca ressamlar için olmadığını söylüyor. Ve bu iddiayla “Göz Anı”nın yalnızca tarifi yapılmış bir sanat biçimini değil onun metodolojisini de yeniden yarattığı iması ortaya çıkıyor, ve böyle yaparak resim ve şiirin ortak bir yenilik duygusuyla ortak bir proje olduğuna işaret ediyor. Şiir erken dönem Kübist ressamların yaptığı gibi şehir hayatının görsel dolaysız-lığını yeniden yaratma girişimiyle aynı zamanda ana fikre karşı ortak bir duruşu da ima ediyor. Tekrarlar, sıralama, kullanılan fiiller, dize sonlarında kelime düşürmeler, şiirin bir cümle olmadığı gerçeği – bütün bunlar dolaysızlığı yaratmanın ve şehrin görsel aşırılığını sunmanın hiyerarşisini yok etmenin yolları. Böyle yaparak şiir gözlemciyi ve egoyu hem yok ediyor hem de güçlendiriyor.

Yine de “Göz An’ı”nın deneysel becerisi toplama-nın geri kalanında pek açık biçimde görünmüyor. Genele baktığımızda Percy North’un fikrine katılabiliriz: “Her ne kadar şiirlerin biçimleri yenilikçi olmasa ve dili arkaik olsa da, Kübist Şiirler’i Weber’in ressam olarak ilgi duyduğu şeyleri yansıtıyor. Gertrude Stein’ın kübist yazıları Weber’in hayalci, kişisel olduğu hissini uyandıran şiirlerinden daha az okunabilir olsa da çok daha maceraperestti.” Bu değerlendirme şiirlerin dilini “şaşırtıcı biçimde arkaik” olarak tanımlayan Susan Krane tarafından da dillendirilmiştir.

Weber’in bu ilk çabasını ikinci bir toplama takip etti; 1926 yılında New York’ta yayınlanan İlkeller: Şiirler ve Gravürler. Yine de bu çalışma Japonya’da önceki çalışmanın yarattığı etkiyi yaratmadı. Aynı şey Weber’in Sanat Üzerine Makaleler (1916) kitabının da başına gelmiştir.