De Omnibus Dubitandum

GG ALLIN: AMERİKA’NIN GÖZ BEBEĞİ KİRLİ

 288,00

Kategoriler: ,

Açıklama

15cm x 20cm
144 sayfa
İndirimli ön-satıştır. 29 Ekim 2024 itibariyle kargolanır

ÇOCUKLUĞUM HAKKINDA BİR DENEME
İLK 10 YIL
Jesus Christ Allin
29 Ağustos 1956
Lancaster, NH

Hayatımın ilk beş yılına hastalık ve şiddet hakimdi. Babam, an-nem ve abimle birlikte, New Hampshire’ın kuzeyindeki ormanda, kütüklerden yapılmış bir kulübede yaşıyordum. Su tesisatı yoktu, kendimizi zor ısıtıyorduk ve üstelik bu ortam dayanılmayacak bir şekilde klostrofobikti; aşırı, ilkel ve anti-sosyal bir var oluştu bu. Su kaynatıp çamaşırları da yıkadığımız çok küçük, çatlak lavaboda banyo yapıyorduk. Ağır bir astım hastasıydım; duygusal olarak da yaşamaya elverişli olmayan bu kulübe ortamında sürekli nefes al-mak için çabalıyordum. Kulübemizin duvarları soyulmuş duvar ka-ğıtlarıyla kaplıydı. Karanlıkta yaşıyorduk, çünkü babam ışıktan nefret ediyordu. Diğer insanların yanında olmaktan da hoşlanmıyordu. Hava uğursuz bir gerilimi, şiddeti, umutsuzluğu ve yıkımı taşıyordu. Aile değil, birer esir gibiydik. Biz babamın esiriydik; o da kendisinin… Sürekli abimi ve beni öldürmeyi düşünüyordu, sonra annemle birlikte intihar edecekti. Bu bilgi, sık sık baş veren olaylarda gözümüze sokuldu.
Babam zevk almayı hor görürdü, kulübeye böyle bir imkanı sağlayacak hiçbir eşyayı sokmazdı. Evde böyle bir şeyi bulduğunda kulü-benin arkasındaki ağaçlığa götürüp gömüyordu. Diğer insanlarla uzun süreli ilişkiler kurmamıza izin verilmiyordu, aktivitelerimiz sınır-lıydı, telefonumuz da yoktu. Biri ziyarete geldiğinde herkes saklan-mak zorundaydı, yoksa sonucuna katlanmak durumunda kalıyorduk. Biz de saklanırdık. Bu yaşam bizim dünyamız haline geldi, bildiğimiz tek şey buydu. Annem babamla yatmayı reddederse, babam öfkeyle yatağı sürükler, dışarı çıkarır ve yakardı; bizim ruhlarımızı da alev alev yakıyormuş gibi ateşe verirdi yatağı. Uzun ve vahşi 5 yılın sonunda annem kaçışımızı planlamaya başladı. Daha önceki başarısız kaçış denemesinde babam beni alıkoymuştu. Sonunda, bir gün ba-bam kağıt fabrikasında çalışmaktayken, annem hızlıca eşyalarımızı topladı ve kaçmayı başardık; taşınamayacak her şeyi geride bırakmıştık. Hayatımın ilk 5 senesi de geride kalmıştı ancak bu 5 senenin izlerini sonsuza kadar ruhumda taşıyacaktım.
Annem kaçışın ardından babamı aceleyle boşadı ve adımı Jesus Christ Allin’den Kevin Michael Allin’e değiştirdi. Fakat şiddetle dolu yüzleşmeler yine yıllar boyu peşimizi bırakmadı. Annem silah ve şiddet meraklısı adamlarla çıkmaya başladı, bunların biri de işaret fişeği tabancasıyla annemi sakatlayan bir adamdı. Birçok kez silah zoruyla alıkonulduk, ölümle tehdit edildik. Fakat annem artık daha güçlü bir kadındı; hayatındaki karışıklıklara ve kendinden feragat etmek durumunda kalmasına rağmen, abimle beni bu zorlukların ve kaosun arasında bırakmadı ve bizi kendi kendine yetiştirdi.
Ufak yaşımda nefret etmeye, güvenmemeye, kavgalara, ve herkese ve her şeye uzak hissetmeye başladım. Etrafımda olup bitenleri film izler gibi izliyordum. Suçluların ve sahtekarların dönüp durduğu bir film… Ben, ekranda gözükmeyen başroldüm; elimde çekiçle hepsine yıkım getirmek için fırsat kollayarak bekliyordum. Sürekli genişleyen beyin haritamın kısımlarında her şeyi kendime saklar hale geldim; böylece içe kapanık biri oldum. Her şeye göğüs gerdim ve hayatta kalabilmek için hangi durumda ne gerekiyorsa onu yaptım. Abimle ortak olduk; beraber uyuşturucu satıyor ve hırsızlık yapıyor-duk. Kimsenin etrafında aidiyet hissetmiyordum, hiç kimseden de korkmuyordum. Üstün olduğumu hissediyordum. Okuldan ve diğer öğrencilerden nefret ediyordum. Okulun ilk günlerinde, öğretmen beni eve göndersin diye bile bile altıma işerdim. Sonraları siktiri çekip okula hiç gitmedim, zamanımı evlere ya da arabalara zorla girerek geçirdim. Hem kendimi eğlendiriyor, hem de maddi durumumu düzeltiyordum.
Bir keresinde okulun müdürü bana beş para etmez biri olduğumu söylemişti. Sanırım ondan daha fazla kazandığım için kızdırıyordum onu. Ayrıca, hayatımın pek erken evrelerinde bir karara varmıştım: Benim ruhum çok özel ve güçlü bir ruhtu ve hiç kimse beni istediğimi elde etmekten alıkoyamazdı, bunu beceremezlerdi, hatta beni engellemeyi düşünemezlerdi bile.
Doğumumda tutuşturulan o öfke veren bir ateş içimde harlamıştı artık, iyice kuvvetlenmişti. Uğursuz bu ateşle birlikte güçlenen çıkarımlarım capcanlıydı; söndürülmesi güçtü ve karanlık ruhuma yayılıyordu. Etrafımdaki hiçbir şey benimle başa çıkamayacaktı artık. İçimde ucube kişilikler uyanıyordu ve bunlar, ileriki hayatımda psikiyatriste gitmeme neden olacaklardı. Psikiyatrist ziyaretlerime etrafımdaki insanların ısrarları neden oldu ama tedavinin ruhuma işlemesine asla izin vermedim. Kimse bilmese bile ben kendimi biliyordum. Onların durağan, önemsiz, sıkıcı hayatlarına üstün gelecek ve onları ezip geçecektim. Şimdi fark ediyorum ki, bu kişilikler benim içimde yaşayan şeytanlarım. Onları dostlarım olarak kabul ettim. Sonra şeytanın kendisiyle cinsel ilişkiye de girdim.
İnsanları manipüle etmeyi henüz çok erken, hayatımın başlarında öğrendim. Öğrenmek durumundaydım. Kimi neye inandırmak istiyorsam, istisnasız başarıyordum. Demek istediğim, bana arkanı dönersen sırtına bıçağı saplarım.
Annemin giysilerini giymekten de hoşlanıyordum. Erkek giysileri sıkıcı ve yavandı. Ben aşırı ve parlak gözükmek isteyen vahşi bir çocuktum; içim karanlıkla ve makineli tüfek gibi acımasızlıkla doluyken bile.
Cinsel sapkınlıklar içimde uyanıyordu. Annem eve misafir çağırdığında ve onlar kart oynarken ben masanın altında oynuyordum. Emekleyerek masanın altına girer ve onların sıkı külotlarına bakarak hayal kurardım. Hayalin gerçek olması uzun sürmedi. Annemin külotundaki kıtırlaşmış kalıntıları emerek asıldım ve sonra teyzemin külotuna da aynı muameleyi yaptım. Nereye gidersem gideyim; çamaşır sepetlerine, çöp kutularına, tuvaletlere saldırıyor, külot, sümüklü mendil, sidik, bok, kanlı ped arıyordum. Eve kadın bir misafir geldiğinde sifonu çalışmayacak hale getiriyordum. Böylece onlar gittikten sonra tuvalete girip, hem asılıyor, hem de onların atıklarıyla kendime bir ziyafet çekiyordum. Daha sonraları pis otobüs duraklarında ve ucuz barlarda takılmaya başladım. Cinsel alışkanlıklarım için kavanozlara sidik ve bok topluyordum. Sürekli asılır haldeydim. Okul yıllarım boyunca erekte gezdim. Cinsel ilişkiye girdiğim ilk insan erkek kardeşimdi. Hayat ilerledikçe en leş fahişelerle, canlı ve ölü hayvanlarla da ilişkiye girdim. Sürekli ailemin beni sokakta bir yerde bulduğunu hissediyordum; sanki yabancı bir fırtınanın neden olduğu bir gece karanlığında beni başka bir galaksiden getirip bizim yıkık dökük kulübenin arkasına bırakmışlar…

Şeytanlarım, manevi kuvvetlerim ve fiziksel güçlükler bana hayatım boyunca yön verdi. Şeytanlarımla ben uyumlu değiliz. Hiç olmadık ve asla olmayacağız. Biz, sizi tehlikeye ve muhtemel bir ÖLÜME davet ediyoruz. Kanını istiyoruz, sonra da yok olmanı… Sanırım, nihayetinde ben de babamın oğluyum. Ben İsa Mesih’in dirilişiyim; hedef almış ve sürekli ateş etmekteyim…
GG ALLIN