₺ 400,00
Açıklama
SUB PRESS HAKİM BEY KİTAPLIĞININ 13. KİTABI.
15X20CM 200S.
25 TEMMUZ ÇIKIŞLI İNDİRİMLİ ÖN SİPARİŞTİR
On yıl boyunca düzenli hafta sonu gezileri yaptık, kucağında Ulster County’nin yıpranmış yüz sayfalık yol haritası vardı. Bana Catskills’e taşındığında ilçedeki her yolu gezme arzusu olduğunu söylemişti ve neredeyse bunu başardı. Bu geziler ve sanat eylemleri, harika sanat eserleriyle birlikte kantolar halinde yazılmış VEFATINDAN ÖNCE KALEME ALDIĞI SON KİTABI “nehirhalkı”nda topladı. Bu kitap Esopus Deresi’ni kaynağından başlayıp altmış beş mil sonra Hudson Nehri’ne döküldüğü yere kadar takip ediyor; tarihi, miti, folkloru ve doğa tarihini harmanlayarak. Bu, — büyük ölçüde ekolojik nedenlerle — artık seyahat etmemeye karar verdiği bir dönemdi. Olağanüstü yolculuklarla dolu bir hayatın ardından, küçük Catskill köylerine yerleşmeye başladı. “Bir daha asla uçmayacağıma dair yemin etmedim, ama sanırım bir daha asla uçmayacağım” dedi ve uçmadı. Önce New Paltz’ı seçti, çünkü orada bir üniversite kütüphanesi vardı, ama on yıl sonra aşırı üniversite atmosferinden bıktı. Kasabada on dokuz pizzacı saydığı gün taşınma vaktinin geldiğini anladığını, söylemişti. Woodstock’ta bir daire ararken tek şartı akar su yanında olmasıydı, neyse ki orada bunu bulmak zor değildi. -Raymond F.
HAKİM BEY’İN KİTABA GİRİŞ METNİ
Bu karma şiir/nesir/metnin, coğrafya ve tarih içeren kökeni, benim eski bir hırsımdan kaynaklanıyor, New York’un Ulster Bölgesi’ndeki her dere, nehir, gölet, yüzme havuzu ve büyük su birikintisini kapsayan bir destan yazmaktı. Ancak, suyollarının bir insan vücudundaki damar, sinir ve lenf düğümlerinin sayısını çok aşabileceğini fark edince, bu girişimden vazgeçtim – devasa bir insan, tüm Bölge hatta tüm biyo-klima ile gömülü veya özdeş, neredeyse sonsuz karmaşık bir su sistemi, sonsuz dallanma ve varyantlara sahip bir hidrolik teori-beden, neredeyse bir Mandelbrot kümesine benziyor – ancak akan su üzerine yazılmış.
Bu nedenle, kapsam, Bölge sınırları içinde kaynaktan Hudson Nehri ile birleştiği yere kadar Bölgemizin tamamını boşaltan ve şekillendiren devasa gelgit fiyordu, takip edilebilecek bir “kill” veya dere/nehir olarak daraltılmak zorunda kaldı. Birkaç yerel nehir üzerinde araştırma yapmış olsam da, güzel ama sakat Rondout ve hayalet-çift harap kanalı veya uykulu ve çamurlu Wallkill (kuzeye Nil gibi akan) gibi, bu “destanı” yedi tarihsel/coğrafi/estetik olayla sınırlamaya karar verdim. Bir zamanlar güzel sesli ESOPUS Nehri boyunca gerçekleşti, ona yeşil bir aşkla düştüm ve tümü Ulster sınırları içinde (büyük bir spiral içinde) oldu.
Zaten isim konusunda bir saplantı ortaya çıkmıştı – öncelikle Hudson Nehri’ndeki (Ulster ve Dutchess bölgeleri arasında) Esopus Adası nedeniyle ve ikincil olarak, nehrin ve adanın adını aldığı Esopus Kızılderililerine büyüyen bir hayranlık nedeniyle.
1918 yazında büyücü-şair Aleister Crowley Esopus Adası’nda kamp kurdu; yerel efsaneye göre Esopus Kızılderilileri buraya Raphoes adını vermiş ve ilkbaharda balık avlamak için ziyaret etmişlerdi. Kaptan Kidd’in burayı bir asker toplama üssü ve korsan adayları için bir buluşma noktası olarak kullandığı söylenir. Crowley orada Tao Te Ching’i “tercüme ederek”, önceki enkarnasyonlarını araştırarak (diğerlerinin yanı sıra Edward Kelly ve Cagliostro olmuştu), Scarlet Woman pozisyonu için hafta sonu adaylarıyla oyalanarak ve yerel halkı şaşırtarak kendini meşgul etti. Nehre bakan düz bir kayanın üzerine kocaman kırmızı harflerle ünlü sloganını yazdı: NE İSTİYORSAN ONU YAP, YASANIN TAMAMI BU OLACAKTIR. (Crowley’nin ada cennetini İtiraflar’ında okuyabilirsiniz.)
Aşağı yukarı bu kadarı gerçek. Ancak efsaneler birikmeye başladı, belki de Crowley’nin yerel halka anlattığı uzun hikâyelerin çarpıtılmış halleri. Böyle bir efsane, AC’nin bir gece kanoyla kıyıya çıktığı ve Illinois Dağı’na (Ulster Co., Lloyd kasabasında) tırmanarak Yerli Mağarası olarak bilinen bir kaya sığınağına gittiği bir hikayeye dönüştü; orada bir iblisi çağırmaya çalıştı – bunun üzerine aniden Father Divine (1930’larda takipçileriyle birlikte Ulster Co.’ya yerleşen ünlü Siyah evanjelist) anakronik bir şekilde ortaya çıktı ve AC ile ruhani bir düelloya girdi. Crowley yenilir ve başka maceraların yaşanacağı Minnewaska Gölü’ne kaçar.
2005 yılında tanıdığım yerel bir tarihçinin Illinois Dağı’ndaki Kızılderili Mağarası’nın sahibi olan çiftçinin torunu olduğunu keşfettik ve mağarayı ziyaret ettik. Hikâye için mükemmel bir Gotik dekoru oluşturmakla kalmadı, barınağın çatısına kazınmış grafitiler arasında “A.C.” harflerini de bulduk! 2007 yılında Raymond Foye (Hanuman Books’tan) ve Crowley’nin Ordo Templi Orientis ‘inin şimdiki başkanı ve AC’nin resmi edebi uygulayıcısı William Breeze ile Esopus Adası’na bir gezi (kiralık yelkenli ile) düzenledim. İlhamın etkisiyle, Frater Hymenaeus Beta olarak hareket eden Bill, 1794 yılında Amerika’da ütopik bir komün kurmak için Coleridge ve Southey ve diğerlerinin romantik planıyla Crowley doktrininin geçici bir karışımı olan Thelemite Pantisocracy adına Ada’nın ruhani mülkiyetini talep etti. (Ne yazık ki plan suya düştü.) Bir gün bu ilkelere dayalı, tüm şairlere, sanatçılara, büyücülere ve Esopus Kızılderililerinin (adanın asıl sahipleri) soyundan gelenlere açık bir Esopus Adası Tarikatı örgütlemeyi umuyoruz.
2009 yılında, Hans Ulrich Obrist tarafından “21. Yüzyıl İçin Haritalar” adlı bir kitap projesine katkıda bulunmam için davet edildim. Bu proje için Esopus Adası’nın psikotopografik bir harita-kolajını oluşturdum; daha sonra üç tane daha bu tür harita ürettim.
Bu arada, 2004 yılından bu yana YEŞİL HERMETİZM davasına dâhil oldum. Bizim düşüncemiz, Paracelsus’un simyası ve onun manevi mirasçıları Romantik Bilim insanları – Novalis, Goethe, Joseph Priestley (bu arada başka bir Pantisocrat) veya Sir Humphrey Davy – çağdaş ekolojik bilime felsefi bir matrix sunabilir; bu da onu Greko-Mısır-Pagan-Yahudi-Hıristiyan-İslam Rönesans Hermetik geleneğiyle, ancak Bacon, Newton, Descartes, Boyle ve Royal Society’nin çoğu üyesi gibi bazı Rosicrucianlar , Özgür Masonlar ve simyacılar tarafından geliştirilen deneysel (“Modern”) bilim ile de bağdaştırır.
İdeal olarak, Yeşil Hermetizm, Novalis’in söylediği gibi, “bilimin şiirselleştirilmesini” gerçekleştirecekti. Ancak bir bilim insanı olmadığım için, Yeşil Hermetizmi salt yazılı teorinin ötesine ve bir tür gerçek pratiğe doğru taşımanın diğer olası yollarını düşünmeye başladım.
Bu nedenle, “Kaybolan Sanat” olarak adlandırdığım, yalnızca yok oluş anında var olan, sözlü-olmayan şiir biçiminde şiirsel eylem fikrini ortaya attım. Hudson Vadisi’nin yerel büyülü lore ‘u ve isyancı tarihi üzerine on yıllık araştırmam temelinde, 19. yüzyılın “art pompier” ve tarih ressamları John Martin ve Thomas Cole gibi görsel sanatlarla anlatımı birleştirmek istedim. Bu nedenle, her eylem, bir şiir veya el yazısıyla yazılmış bir deneme, fotoğraflar, arşiv materyali vb. ile belgelenecekti (bir kutuda) ve ayrıca Esopus Adası için yaptığım haritalar gibi en az bir chartomantic ideo-kolaj (veya “kartolaj”) ile. (Harita, Bölge değildir – ancak öyledir.) Eylemler “Performans” veya “Hermetik Ritüel” olarak gerçekleştirilmeyecek, ancak bunlardan, Sitüasyonist Psikocoğrafya’dan; Kavramsal Sanat’tan; Beuys’cı “sosyal heykel”den; Land Art’ndan; Benjamin’ci/Sürrealist “Küfürlü Aydınlanma”dan; ayrıca Hint-Pers toprak falı (özellikle mezarların yerleştirilmesinden) belirli etkilerle ve Wisconsin’de Yerli Heykel Höyükleri ve İrlanda’da Megalitleri inceleyerek sık sık belirli bitkilerin güçlerini, “deva” veya Doğa Elementleri olarak entheogenlerin tesiri altında gerçekleştirilecekti. Bu bitkilerin elbette kendi gündemleri vardır ki bu hem radikal hem de yeşil olarak tanımlanabilir.
Burada denenen (ya da en azından umulan) ekolojik simya, yalnızca kaba materyalizmin büyüsünün bozulmasıyla değil, aynı zamanda bunun sonuçlarıyla da tehdit edilen bir manzaranın yeniden büyülü hale getirilmesini içerir; bu sonuçlar, en iyi ihtimalle manzarayı zehirlemek veya onu tüketici “Yeşil” veya “Miras Turizmi” artefaktı olarak sadece kendi görüntüsüne indirgemektir; en kötü ihtimalle ise – sonsuza kadar uzanan bir otopark.
Bu nedenle, bu eylemler tipik olarak hem yas tutmanın (elegaic epitaph ) doğasına hem de zamanda hac yolculuğunun doğasına da katılır. Turist sadece yerin büyüsünü vampirleştirir ve yok eder; hacı ise tapınağa sihirli bir inanç bağışlar ve karşılığında kutsama alır. Amerika’da doğa her zaman büyük ölçüde bizim tapınağımız olmuştur; biz animist olmalıydık. Esopus Kızılderikilileri için bir zamanlar var olduğu gibi yaşam alanını kavrayabilmek için monoteizmi yeniden paganlaştırma olasılığını düşünmeliyiz.
“Santeria ” adını verdiğim, Mısır-Greko-Romen tanrılarının Hindu devaları, Afrikalı orishalar ve Hristiyan azizlerle özdeşleştirildiği, el Spirito Indio (hem Amerikan yerlisi hem de Tantrik) ve hatta İslam’la (Brezilya Can-domblé’de “Türkler” olarak adlandırılan belirli düzenbaz ruhlar vardır) aşılanmış bir tür hoodoo’da olduğu senkretik bir inanç hayal ediyorum. Anglikan vaftizim sayesinde Hristiyan azizlere ve Mağribi Ortodoks Kilisesi, Bengal Tara Tantra ve çeşitli Sûfi Tarikatları dâhil olmak üzere çeşitli inisiyasyonlarım sayesinde ruhlara saygı gösterebiliyorum. Manituslara gelince, Yerli ruhlar – onlar manzarayla birlikte gelir. Bu “inanç”, şiirin sanat eserleri ve kantoları içinde şekillenecek olan metafizik yönüdür.
‘Sopus, şu anda Ulster Co. olan Waranawarongkong yerlilerinin dilinde, nehir insanları gibi bir şey ifade ediyordu; söz konusu nehir, Hollandalıların Esopus adını verdiği nehirdi; sanırım antik Yunanistan’daki ünlü Esopus (veya Asopus veya Aesopus) Nehri’ne yapılan çifte Hollandaca bir kelime oyunuydu. O nehrin Yunan mitolojisini, lokal yerli mitolojisi ve tarihiyle (şimdi kurtarılabilen çok az şeyle) ve diğer folklor ve tarihle birleştirmek bana, Cennet’e karşı isyan eden ve zamanla çeşitli kahramanlar olarak yeniden doğan, Doğa tanrıları ve tanrıçalarından oluşan bir karakter kadrosu verdi – örneğin: Big Indian, Oscar Wilde, Dr Brink, Becky de Milt ve çok sayıda gizemli periler, su perileri ve Elementaller, mızrak taşıyıcılar ve yakında ortaya çıkacak kurgusal veya parçalı figüranlar.
Şiirin her bir olayı/yeri/Kantosu’ndan sonra, o lokasyonda gerçekleştirilen Kaybolan Sanat Eseri’ni tanımlamak için yazılmış bir “Basın Bülteni” ekliyorum (tarihler ardışık değildir – bunları belki ideal olarak tercih ettiğim gibi değil, mümkün olduğunca yapmak zorundaydım). Orada, beni keşfetmeye, planlamaya, çeşitli türde gerçek veya hayali (veya cyber) ‘manzaralar’ arasında hareket etmeye yardım eden birçok arkadaştan bahsediyorum; eylemleri izleyen (sanatın gerekli bir parçası), fotoğraflayan, hakkında yazan, özel mülklerinde gerçekleşmelerine izin veren veya başka türlü yardım ve yataklık eden arkadaşlar. Riverpeople başlığı Robert Kelly tarafından önerildi.
Erişim zorluğu nedeniyle Ashokan Kanto için bir sanat eseri yapmayı başaramadım. Saugerties Lighthouse Kanto için öngörülen etkinlik aşırı pahalıydı! Bunu finanse etmek isteyen varsa lütfen Yayıncı aracılığıyla benimle iletişime geçsin.
Eylül-Ekim 2012 tarihleri arasında sanat eserlerim, hem Esopus ile ilgili olanlar hem de olmayanlar, New York’taki 1:1 Gallery’de (one-to-one) “Kaybolan Sanat & Hoodoo Metafizik” başlığı altında sergilendi (www.Itolny.com adresine bakabilirsiniz). Bu vesileyle Jarrett Earnest’e ve 1:1 Gallery personeline; The Brooklyn Rail’den Phong Bui’ye, personeline ve öğrencilerine; Hans Ulrich Obrist’e, agnes b’ye ve point d’ironie personeline; Mick Taussig’e, Carolee Schneemann’a, Sterrett Smith’e ve David Levi Strauss’a, Raymone Foye’a ve Kim Spurlock’a teşekkür etmek isterim.
E. A. Poe, uzun şiirlerin kaçınılmaz olarak durgun bölümleri ve hatta sıkıcı kısımları olduğunu iddia etti – bu yüzden bu kısımları dürüst bir şekilde düzyazı olarak yapmaya çalıştım. Şiirle düzyazı arasında gidip gelmek, Fakhroddin Iraqi’nin İlahi Parıltılar’ ı gibi Farsça ve Urduca metinleri birlikte çevirirken yavaş yavaş edindiğim bir uygulamadır. Bu metinler, bildiğim kadarıyla, Farsça veya Yunanca da dâhil olmak üzere hiçbir dilde adı olmayan “yeni” bir tür olan düzyazı ve şiiri birleştirir. Belki de museon olarak adlandırılabilir, çünkü (en azından bu durumda) dokuz ilham perisinin neredeyse tamamı buna katılmıştır.