De Omnibus Dubitandum

sonsuza kadar şort giyme hayali

 160,00

Kategoriler: ,

Açıklama

15x20CM 60S

Gündüz Baltacısı

Balta inişi, yankı ve sessizlik. Gündüz sessizliği.
Buradan iki mil ötesi, yirminci yüzyıl:
asfalt yolda araçlar, çiftlikleri aşan enerji hatları.
Burada, baltamla sessizliğe dalıyorum.

Balta inişi, yankı ve sessizlik. Durup tütün yuvarlıyorum,
sigara sarıp, kenarını yalıyorum. Her şey durgun.
Baltama yaslanıyorum. Kokulu yapraklardan bulut
gökyüzü boyunca delik deşik, hareketsiz duruyor üzerimde.

Burada, tüm bir yüz yılı anımsıyorum:
mum alevi, durgun gece, don ve sığır çanları,
yükarabası tekerleklerinin sessizliği kulaklarımızda,
ve tepelere dağılan ilk kırmızı sığırlar

ve büyük-büyük-dedem burada ilk oğullarıyla,
yaşlanacak ve hala Iskoç aksanıyla konuşacak,
haklarında şarkı söyledikleri yüksekleri hiç görmemiş.
yüz yıl. Sessizlik içinde duruyorum ve sigara içiyorum.

Yüz yıllık temizlik, parçalama, biçme,
yüz yıllık oduncular, halka çıkarıcılar , soyucular, çit ustaları,
ve mutfaklarda kadınlar, gürültülü demir sobaların ateşini karıştıran
yıllar, yıllar boyunca ve çocuklarına eski şarkılar söyleyerek
bu sessizliği, insana çeviren ve aşina kılan
çiftliklerin yükseldiği bayırlardan daha uzakta olmayan,
ve, o süre zarfında, kaç kişi gömülmüştür mezara
veya kaçmıştır şehirlere, delirerek bu sessizlikle?

Her şey çok sessiz. Uçları birbirine bakan şu fular
Okaliptus ağacımı sıktım ve özsuyundan mücevher çıkarıp
izledim. Ve yakında, birkaç tane daha balta darbesiyle,
rahatsız olacak ağaç, titreyecek, tacını kaydıracak,

yavaşça eğilerek hız alıp muazzam bir şekilde
devrilecek, ayakta duran gövdeler arasına serilecek.
Ve ardından, atalarımı içmeye, kara öfkeye
ve sessizliğe sürüklemesinden biliyorum ki
sessizlik olacak.

Ağaç devrildikten sonra, bizi şaşkına çeviren
ve teşvik eden, büyüleyen ve mağlup eden
bazılarına meydan okur gibi, diğerlerine hayal gücünün
ötesinde bir şeyi beklemek gibi görünen
aynı sessizlik hüküm sürecek.
Balta inişi, yankı ve sessizlik. İnsani olmayan sessizlik.
Sıcakta bir taş çatlıyor. Durgun dalların arasından, parlaklık
batıyor gözlerime. Nemli alnımı silerek bir mendille
durgunluğa ilerliyorum. Balta inişi ve yankı.

Koca kütük mırıldanıyor şimdi. Gövdesindeki şallar
çıtırdayıp gıcırdıyor, yüksek dalların baskın ağırlığı
dışa doğru eğilip çarladıkça ve devam ettikçe yırtılıp düşmeye
ve muazzam bir çöküş.
Dallar uçuşuyor, yapraklar saç lülesi geçip düşüyor.
Kopan gövde kütüğünden kayıyor ve düşüyor gölgesine.
Ve işte artık yok. Durgunluk
her zamanki gibi. Ve dalları kesmeye koyuluyorum.

Balta inişi, yankı ve sessizlik. Yüzyıllar alacak
bu ülkede birçok adamın gerçekten evinde hissetmesi,
ve yine de her nesilde yaşanmıştır bu, her nesilde
sessizliğin varlığında yaşamayı becerebilenler olmuştur.

Ve bazılarını tanıyorum, nazik geniş elleri olan erkekleri,
insanların olmadığı bu yerden çıkarıldıklarında ölecek olan,
yine bazılarını tanıyorum, sessizliğe karşı inşa ettiğiniz
şehirlerde şaşkın ve çekingen, gürültü içinde sessizce yürüyen

tren istasyonlarından geçip, trafiğin arasından yukarı doğru
dumanlı salonlara bakan, yolculuk hayalleri kurarak, trenden
bir yayla durağında inip, kuru çimenin ayaklar altında sıkışmasını,
ağaçların sessizliğine kavuşmasını hayal ederek.

Balta inişi, yankı ve sessizlik. Sessizliği hayal etmek.
Ben kendim şehirlere koşsam da sonsuza dek
geri döneceğim buraya, diz boyu eğrelti otlarında yürümek için,
bu metropol yüzyılının ötesine geçmeye,

ağaç kesen, süt üreten, at terbiyecisi atalarımı hatırlamak için,
şimdi sakalları ve hayalleri ile sessizliğe gömülüler,
isteksiz ya da büyülenmiş, umutsuz ya da çok sabırlı,
sessizlikte insani bir gedik açmışlar,

hayatlarını efsanelerin kaba temelleri haline getirmişler—
insanların efsanelere ihtiyacı vardır, yoksa yabancılıktan ölürler—
sonra da her biri kendi tarzında, sırasıyla ölmüş,
sessizlikten büyük sessizliğe.

Balta inişi, yankı ve sessizlik. Öğlen sessizliği.
Şehirlere de gitsem, bu tepelere sırtımı dönüp,
şehirlerdeki konuşmalar ve göz kamaştırmalar için,
aylar ve yıllar boyunca yirminci yüzyıla ait olmak uğruna,

şehir hiçbir zaman bir sığınak olmayacak bana. Buraya hep
büyük şehre giden trenle geri döneceğim,
camından eğilip bakarak görmek için uzak tepeleri,
ağaçların arasındaki gökyüzünü ve rayların gürültüsü içinden
duymak için yankıyı ve sessizliği.

Alıp baltayı omzuma, yola çıkarım sessizlik içinden yolla doğru.

The Ilex Tree (1965)