De Omnibus Dubitandum

her şey hiç

 221,00

Stokta yok

Kategoriler:

Açıklama

YENİ EDİSYON BASKISI YAKINDA!


15cmx20cm 156 sayfa
orijinal defter yazmalarını da içeren özel edisyon

Temmuz ve Ağustos 1953’te Latin Amerika’da William Burroughs tarafından yazılan bir defterin yayınlanması, marjinal bir ilgi konusu gibi görünebilir, ancak görüntüler aldatıcıdır ve bu, dört katmanlı önemi olan nadir bir nesnedir. İlk olarak, içeriği, onun edebi kariyerinin başlarında önemli bir noktayı temsil eden Burroughs’un Güney Amerika’daki yagé arayışını anlatan mektupları-na dayanarak, biyografiyi gözden geçirmemizi ve yeniden dü-şünmemizi gerektirmektedir.[Yage Mektupları Şenol Erdoğan tarafından Türkçe olarak basılmıştır] Ancak bu defterin odak noktası başka bir yerdedir ve Burroughs’un hayatının, 1953 yazının sonlarında yaşandığı şekliyle çok farklı bir hikayesini anlatmaktadır. İkinci olarak, defterin biçiminin Burroughs’un yazar olarak gelişiminde özel bir önemi bulunmaktadır. Hayatta kalan tek örnek olan bu defter, otobiyografik parçaları kurgusal evreninin dokusuna işlerken, defterin Burroughs’un yaratıcı uygulamasındaki rolünü ilk kez tanımlamamıza olanak sağlar. Bu nedenle, defterin genetik ve biçimsel ilişkisini, Naked Lunch’ın evriminde nihai bir faktör olan mektupları kullanmaya başladığı yaratıcı kullanıma göre ölçebiliriz. [Çıplak Şölen’in benim 2 ayrı edisyonum da dahil bir çok farklı yayıncıdan çıkan edisyonunu Türkçe olarak bulmanız mümkün -Ş.E] Üçüncü olarak, defter, Burroughs’un taslaklarının akışkan durumu ve onları nasıl yeniden düzenlediği hakkında çarpıcı ve ayrıntılı açıklamalar sunar. Özellikle, Queer[Şenol Erdoğan tarafından Queer adıyla Türkçe neşredildi] ve The Yage Letters’ın büyük bir bölümünü yazdığı daha karmaşık bir resmin birincil kanıtını sunar. Son olarak, bu defter benzersiz bir fiziksel kalıntıdır ve materyal nesne olarak benzersizliği, William Burroughs’un bir metninin ilk tıpkıbasım baskısı konusu olması açısından çok uygundur.
Öncelikle, William Burroughs metin araştırmaları ve düzenlemesi konusunda önemli bir adım olan The Latin American Notebook of William S. Burroughs, 1950’lerde Burroughs’un yazıları hakkındaki bilgimizi artıran yirmi yıllık yayın serisi üzerine inşa edilmiştir. Bu seriler Queer’in 1985’te yayınlanmasıyla başlamıştır, ardından The Latin American Notebook Interzone koleksiyonu (1989), The Letters, 1945-1959 (1993) ve üç önemli yeni baskı ile devam eder: Naked Lunch: the restored text (2003), James Grauerholz ve Barry Miles ve benim tarafımdan düzenlenen Junky: the definitive text of “Junk” (2003) [Şenol Erdoğan tarafından Junky adıyla basılmıştır.] ve The Yage Letters Redux (2006). Burroughs’un yazar olarak temel on yılını daha iyi anlamamızı sağlayan Defterler, bilimsel alanın genişlemesi içinde yerini alır. Ancak nesne olarak, tamamen benzersizdir, bu yüzden Geoffrey D. Smith ve John M. Bennett’in The Ohio State University Press için bu tıpkıbasım çoğaltma ve transkripsiyonu bu kadar özenle bir araya getirmeleri çok uygun bir seçimdir. Burroughs’un bu dönemdeki diğer taslaklarının tamamı korunamamıştır, ancak farklı arşivlerde dağınık parçalar halinde bulunmaktadır. Bu, kendi materyalini bir arşivci titizliğiyle saklamayan ve seyahat-lerinde yazdığı kaotik koşulları yansıtan bir durumdur. Buna karşı-lık, elinizdeki bu tek taslak not defteri, geçmişten günümüze ula-şan tek örnektir ve belirgin bir fiziksel varlığa sahiptir. İlk sayfa-dan itibaren, Peru sahil kasabası Talara’daki pis bir barda tek başına oturan Burroughs’un bir elinde kendisine has, anında tanı-nabilir stilindeki düşüncelerini ve gözlemlerini kâğıda döktüğü kalemi, diğer elinde “5 viskimi içmem gerek” diye belirttiği romu ve düz bir üslupla eklediği parantez içinde yer alan “4 kadehle sızabiliyorum artık” notuyla çok canlı bir resim elde ederiz.
Bu notlar Temmuz 1953’ün ortasından Ağustos’un başına kadar devam eder ve Burroughs’un seyahatlerine dair kayıtlarındaki birçok küçük boşluğu doldurur: Panama ve Meksiko Şehri’ndeki konaklamaları hakkında daha fazla bilgi edinmenin yanı sıra, Talara, Guatemala Şehri ve Tapachulla’daki konaklamaları ve Meksiko Körfezi’ndeki Vera Cruz’a ve Yucatan Yarımadası’ndaki Mérida’ya yaptığı kısa geziler hakkında bilgi ediniriz. Ancak standart bir seyahat günlüğü izlenimi vermesi yanıltıcıdır ve kısa süre-de Burroughs’un bu defteri, hayatındaki kritik bir dönemi drama-tize eden sahneleri çizmek için kullandığı açığa çıkar. Bu, hayatın-daki bir dönemin önemli bir anıdır. Eisenhower’ın Washington’da göreve başlaması, The Crucible on Broadway’in açılışı ve Burroughs’un -1949’un sonlarından itibaren Soğuk Savaş Ameri-kası’ndan ve aynı zamanda en karanlık zamanlarından -karısı Joan’ı vurması- kaçış yeri olan Meksiko Şehri’nden ayrılması ve Miami’de duraklayarak Kolombiya, Ekvador ve Peru’nun orman-ları boyunca yedi aylık yolculuğuna başladığı bir yıldı. Burroughs, Tangier, Paris ve Londra arasında geçen bir çeyrek asır boyunca sürgünde kalacaktı ama bu onun tek gerçek seferiydi ve ancak 1953’te sürekli olarak seyahat ederek yaşadı ve yazdı. The Notebook, The Yage Letters ile tanıdık hale gelen yolculuğun son aşamasında başlar ve Burroughs’un New York’a ve Allen Ginsberg’le uzun süredir beklenen bir randevuya gitmeden önce olduğu yerde biter. Ve yine de ilk romanı Junkie yayınlanmış olmasına ve gele-cekteki çalışmalar için “muazzam sayıda kopya” üretecek bir macerayı tamamlamış olmasına rağmen, Defter, herhangi bir başarı beklemek yerine çıkmaz bir umutsuzluk ve felaket tasarlayan bir adamı ortaya çıkarır.
İlk çizimlerden bazıları, ” In Search of Yage”deki betimlemeleri hatırlatır ve “Daumier’in acı ironisi, Webern şarkısının kısalığına sahip bir tarzda” yazılmıştır. Ancak daha fazla acı ve gerçek anlamda kaygı verici bir unsur giderek daha önemli hale gelir. Lima’daki anıları, Defter boyunca bir nakarat gibi ilerler. Burroughs, ikinci sayfada hüzünlü bir şekilde “Son birkaç gün Lima’da. So-ğuk ve rutubetli.” diye kaydeder. Altı sayfa sonra, Panama’ya varışını anlattıktan sonra tekrar ” Lima’da son günler” ifadesine döner ve “derhal” ayrılmak isteyen bir “aciliyet hissi” bildirir. Otuz sayfa sonra, bu “son günler” önce “bir kabus”a dönüşür ve ar-dından “atomik bir bulut”un şehrin üzerinde yayıldığı bir rüya şeklinde bir kıyamet vizyonuna dönüşür. Anılarına geri çekilerek, onları giderek daha sinir bozucu alametlere dönüştürür ve Burroughs, son günlerini kıyametbilimsel bir dönüşümle yazarak, son zamanların milenyum gerçekleşmesi olarak doğrudan anlatır.
Hank Williams’ın ölümünden sonra hit olan “Your Cheatin’ Heart” şarkısı (8), çağdaş Amerika’dan soyutlanma hissini ve daha sonra “tarihteki en dehşet verici kültürel kelepçelerden biri” olarak nitelendirdiği şeydeki endişeyi beslemektedir (37). Daha önemli ve şaşırtıcı olanı ise Gustav Mahler’in Das Lied von der Erde eserinden alıntı yapmasıdır (45). Burroughs, “Dark is life, dark is death” adlı ünlü şarkı sözünü, Defter’de bireysel ve kültürel çürüme, yaşlanma, karşılanmamış arzular ve ölümle ilgili yoğunluğu bağlamında kullanır – ve sanatın yetersiz telafilerine karşı duyduğu umutsuzluğunu ifade eder: “Bir şeyler hakkında yazmak, onları sanki daha iyi hale getiriyor” Ve son olarak, teması dört edebi referans üzerinden gelişmekte ve bu, kolayca gözden kaçırılabilir -çünkü Burroughs’un yazısında belirgin olmasa da özellikle yankı uyandıran bunlardır.
İlki, Kafka’nın “Ceza Kolonisinde” adlı hikayesinde gönderme yapar” (25), bu diğer çağdaş yazılarında da yer alacaktır. Burada Burroughs kendini, Amerikan kültürel değerlerinin kelepçesinde sıkışmış, izole şekilde acı çeken bir “Yerinden Edilmiş Kişi” olarak tanımlar. İkinci olarak, Kaptan Ahab ve beyaz balinaya (41, 45) yapılan referanslarla Melville’in Moby Dick’ine gönderme yapar, bu da Nisan ayında Ginsberg’e verdiği kararını yeniden gözden geçirdiğini gösterir, keşfinin “Ahabvari” olmadığını (Letters 157). Ginsberg’in Melville’e neden atıfta bulunduğunu anlaması, Burroughs’un New York’a geldikten kısa süre sonra Malcolm Cowley’e yazdığı “Yage” metninde yeterince açıktır: “bir tür Ahab arayışındayım; ama ölmedim.” Hayati önem taşıyan yüce göre-vinin trajedisini ele alan üçüncü önemli edebi ima, Joseph Con-rad’a atıfta bulunarak, Defterin sonlarında karanlığın kalbine yap-tığı yolculuğun yıkıcı bir özeti olarak örtülü şekilde çağrıştırılır (53):
Miami—
Panama—
Colombia—
Korku
Bunu yine Ginsberg tam olarak anlamış ve Cowley’e yazdığı mektupta Burroughs’un “ormanlara yolculukları ve çıkmaz-Conradian umutsuzluğu”nu tarif etmiştir. Defterdeki son edebi referans en açıklayıcı olanıdır ve daha ayrıntılı dikkat gerektirir. Burroughs, Kaptan Ahab’a yaptığı referanslardan birinin öncesinde, herhangi bir açık bağlam olmadan, “St. Perse. Bu, Yage şiiridir” diye not alır (41). Bu, Burroughs’un, takma adı St.-John Perse olan 1960 Nobel Ödülü sahibi, eski yüksek rütbeli Fransız diplomat Alexis Léger’e yaptığı kaydedilmiş ilk referansıdır. 1960’ların başlarında Burroughs, cut-up deneylerinin şiirini belirlemek üzere Rimbaud ile birlikte St.-Perse’ye atıfta bulunacaktır. Defterdeki ilk atıflardan biri olan bu atıf iki nedenle önemlidir. İlk olarak, Burroughs’un yagé şiiri tanımlaması vardır; bu tanımlama vizyoner uyuşturucular ve cut-up yöntemleri arasında onlarca yıl boyunca yapılan yaratıcı yazışmaları onaylar ve St.-Perse’ye atıfta bulunarak bir bağlantı olduğunu ortaya koyar. İkinci olarak, bu tanımlama, St.-Perse’nin yoğun şekilde tekrarlayan, imgelerle dolu, Whitmanvari katalogla-rının ve Burroughs’un yagé ilhamlı “Muhtelif Şehir” vizyonunun belirli stilistik paralelliklerine dikkat çeker. Bu, temmuz ayından önce “In Search of Yage”yi sonlandıracak metindir. Aslında, Burroughs’un ima ettiği paralelde tam bir ironi bulunmaktadır, çünkü sekiz yıl önce St.-Perse, Amazonia’nın dışında ne kadar az bilindiğine bakılmaksızın, kendi epik şiiri Vents’te uyuşturucudan bahsetmiştir. Ginsberg’in, Lower East Side’daki evinde çekilen bir fotoğraftan anlıyoruz ki Burroughs bunu sadece birkaç hafta sonra okumuştur. Bu durumda, “Yaghé, liane du pauvre, qui fait surgir l’envers des choses” (“Fakirlerin sarmaşığı Yaghe, her şeyin tersini çağrıştıran”) anlamına gelen göndermeye rastlamış olmalı ve halüsinojenik ilaçlarla beslenen vizyonları reddeden St.-Perse’nin aslında kabul etmek yerine reddetmesiyle şüphesiz hayal kırıklığına uğramış olmalı.
St.-Perse’un bu noktadaki başka bir önemi de tematiktir ve epik şiirlerinin kehanetvari tarzını oluşturan insan yolculukları ve tarihi sarsıntılarla ilgili büyük vizyonudur. Burroughs, T. S. Eliot’un çevirisinden bildiği Anabase ve sürgünde yaşadığı Amerika’ya dair vizyonuna dayanan Vents dahil olmak üzere, St.-Perse’un döngüsel krizler ve insan kaderinin yenilenmesi hakkındaki geniş kap-samlı düşüncelerinde belirgin bir Spenglerci bir boyut vardır. Batı ve Doğu arasındaki ilişkilere ve “geçmiş kültürün başarısızlığına ve insanın yok olması olasılığına” dair yansıtmaları da bulunmakta-dır. Ginsberg’in Eylül ayında, Burroughs’un “Yage” metni hak-kındaki açıklamasında – özellikle “Bileşik Şehir” vizyonu – aynı şekilde “St. J-Perse’un antropolojik-doğu derin ruhani yoğunluğuyla” benzerliğini fark eder. Burroughs’un defteri, kendi kıya-metvari “değişim ve ölüm rüzgarları” ile sallanan bir bağlamda, St.-Perse’in yakarışının duygusal olarak daha karanlık olduğunu, kişisel Amerika gezisi boyunca yaşadığı kaderi ve daha geniş bir insanlık tarihi vizyonunu – “Yeni Dünya büyük bir eksikliktir, bir umutsuzluk ağrısı özlemidir” (43) – dolaylı olarak bir araya getirerek ima ettiğini belirtir.
Burroughs’un Kafka, Melville, Conrad ve St.-Perse ile olan kimlik saptamaları, yalnızca Truman Capote, Evelyn Waugh ve H.G. Wells’in edebi alıntılarından oluşan “In search For Yage” üçlüsünden daha etkili bir referans çerçevesi oluşturur. Ancak Defter, Burroughs’un yaklaşan kültürel felaket hissinin kendi özel krizinde kök saldığını açıkça ortaya koyar ve bu değerlendirme, onun Amerika’daki yolculuğunu radikal bir şekilde yeniden yazan dramatik bir sonuçla sonuçlanır. Yazmak veya keşfetmek istediği In search For Yage hakkında olması yerine, geçen yedi ayın korkunç hayaletleri gibi peşini bırakmayan acı dolu, kişisel kayıplar serisine dönüştüğünü görür: “Güney Amerika gezisini, değerli olan her şeyimi kaybettiğim bir felaket olarak görüyorum. Bazı parçaları, gündüz kâbuslarının anıları gibi geri geliyor bana ” (42).
Latin Amerika’daki hastalık ve çürümenin anlık görüntülerini bildirerek içsel korkularının yansımalarını önererek, kayıp deneyi-minin aciliyeti, Burroughs’un sonlarda tümünü özetlemek için kullandığı ifadede “Her şey kaybedildi” (52) sonuçlanır. Bu sözler, Jack Kerouac’ın Aralık 1952’de sunduğu dokunaklı bir raporu yansıtmaktadır: Burroughs’un Meksiko City’den ayrılırken ki durumunu şöyle anlatıyor: “Burroughs sonunda gitti – 3 yıl Meksi-ko’da – her şeyini kaybetti, çocuklarını, mirasını […]-her şey gitti, toz oldu ve trajik bir Bill kaçtı gece yalnızlığına aceleyle.” Defter’in ortaya çıkardığı gibi, gerçekten son bir ayrılış için sekiz ay sonra tekrar Meksiko’ya dönen Burroughs, kendisini artık böyle kasvetli bir portre olarak görüyordu.

“M”
Kerouac, Burroughs’un büyük kişisel kayıplarını belirledi, ancak etkileri sonraki aylarda Defter’de bulunan ve Meksiko’ya varışında Burroughs’un arayışının kaçınılmaz nesnesi olarak ortaya çıkan başka bir yokluk ve yalnızlık nedeni ile birleşti: “Sadece bir kişiyi arıyordum. M “(9). “M”, Burroughs’un ilk yagé arayışında yanında olan isteksiz sevgilisi Lewis Marker’di ve onu 1952’de Queer’deki arzunun imkânsız nesnesi olarak kurgulamıştı. Defter’in önemli değerlerinden biri, bu ilişkinin otobiyografik kurgusu açısından önemini yeniden değerlendirmek için verdiği destektir. Çünkü Queer ima ettiği gibi 1951’de sadece felaketle sona ermedi, biyograflar ve eleştirmenlerin varsaydığı gibi. Burroughs için ilişki, Marker’ın yokluğunda bile devam etti ve paradoksal sonuçlarla – bu girişin son bölümü göstereceği gibi – 1952 boyunca ve Defter’in ortaya çıkardığı gibi 1953 boyunca yazması için materyal sonuçları olmaya devam etti.
Defter’in kendisinde, Marker’ın hayaletimsi varlığı gerçekle kurgu arasındaki bulanıklığın ve Burroughsvari dünyanın zaman ve mekânda kaymalarının mutlak merkezidir. Bu nedenle, “M”yi aramak için yaklaşık on ay önce orada son görülen kişi olduğu Meksiko’ya varışını anlattıktan hemen sonra, Burroughs’un takıntılı arayışı başka bir gerçekliğin anılarına kayar: “Birkaç kez rüyamda olduğu gibi…” (9). Tekrarlayan rüya arayışlarını belirtmeye yö-nelik bu geçiş öyle hızlı olur ki, devam eden, Marker’ı aramaya ilişkin “gerçeklikler” tekrarlayan bir rüyanın niteliğini üstlendikleri izlenimini verir. Bu izlenim, Burroughs’un sadece “M” veya “Marker” referanslarını kurgusal “Allerton” ile karıştırmasıyla kalmayıp, hangisinin hangisi olduğunu da unutmasıyla, -“Allerton’un anılarının acısıyla renklendiği” şeklinde tanımladığı Meksiko City deneyiminde olduğu gibi (44; benim vurgularım)- desteklenmek-tedir. Seyahat notları, özel yansımalar, kurgusal taslaklar ve rüya raporlarının yan yana konulmasına açık olan, Burroughs’un Def-ter’inin hibrit ve heterojen formu, farklı türde materyalleri kolayca özümseyip birleştirmeye teşvik eder. Çoğu yazar için, parçaların bu karışıklığı onların kullanışlılıklarını sınırlamış olabilirdi; ancak Burroughs için amaç tam olarak buydu.
Ontolojik belirsizliğin bu koşulları altında, her ayrıntı “özel bir önem” kazanır (15), ki bu etki aynı zamanda Burroughs’un giderek parçalı, eliptik notlarında da görülür ve bunlar genellikle zor okunur olmaları nedeniyle daha da gizemlidir. Ayrıntılar, onun kesin ifadesinde olduğu gibi, “bir rüyanın gizemli anlamını” kazanır (18). Bu etki, Defter’e kaydedilenlerin biçiminden kaynaklanan kronolojik bozukluklar ve yazıldıkları şimdiki zamanın anlık doğası dolayısıyla artar. Tekrarlayan rüyalarını oynatıyormuş gibi, olay-lar kendilerini tekrar ediyor gibi görünür – örneğin sayfa 12 ve 18 karşılaştırın – Burroughs’un gerçekte tek bir olaya geri döndüğünü ve tanımını yeniden yazdığını fark etmek zaman alır. Benzer şekilde, Meksiko City’ye yolculuğunu (16-17) zaten oraya varışını anlattıktan sonra ayrıntılı bir şekilde anlatarak, déjà-vu ışınları ve kaçınılmaz daireselliğin ürpertici hissiyle, rüya benzeri, tuhaf bir geçicilik anlayışı ortaya çıkar. Bu yazma sürecinin ortaya çıkardığı okuma deneyimi ve defterin kendine özgü formu, Burroughs’un içsel ve dışsal gerçeklikleri deneyimleme biçimini yeniden üretiyor gibi görünmektedir: “Aklım dönüp duruyor tekrar tekrar” (42); “Hiçbir şey tamamen tesadüfen olmaz. Her karşılaşmanın özel bir önemi var” (15); ” Bazı parçaları, gündüz kâbuslarının anıları gibi geri geliyor bana.”
Burroughs’un bellek ve arzunun tuzaklarından kaçma mücadelesi, defterin sonuna doğru olağanüstü bir dizi oluşturur ve sayfadaki kelimeler temsil işlevlerini terk ederek indirgenemez şekilde gizemli bir hale dönüşür. Burada yazı, matematiksel semboller, İbranice veya Yunanca karakterler veya bir tür Pitman stnografisi (“In search For Yage”nın yankıları ve yagé kaynaklı vizyonundaki “Hebefrenik stnografi” ile ilişkili olabilir), versiyonları gibi görü-nen bir dizi kıvrım ve girdap haline geliyor ve sonunda bir gül çizimi gibi kendini biçimlendiriyor (46-50). Bu sayfaların benzer-sizliği, Burroughs’un, bu olağanüstü sayfalarda bulunan benzersiz grafiksel ve içgüdüsel yönü ve kalem vuruşlarının hızlandırılmış ve hareketli hale gelmiş kalitesi, özellikle Henri Michaux’unkiler olmak üzere diğer halüsinojen destekli sanat eserleriyle olan benzerliğini hatırlatmaktadır. Miserable Miracle’da anlattığına göre, mes-kalin deneyleri -ilk kez 1954’te yapılmıştır – Michaux’nun dediği gibi “okunabilirliğinden çok dokunsal olan, yazılı olmaktan çok okunabilir olan”, harflerin bir sis halinde bitip zigzaglar şeklinde kayboldukları bir biçimde sonuçlanmıştır. Burroughs’un Ayahuasca aldığını biliyoruz, bu nedenle belki de yagé kullanıyordu. Öte yandan, işaretleri semboller ve sembolleri çizimler haline dönüştüren bu garip dönüşümleri, yazmakla ilgili olarak, hiçbir şeyin daha iyi hale gelmediği bilincinin, zorlayıcı bir arzunun nar-kotik ağrısına itildiği bir yanıt olarak görmek de mümkündür.
Defter, edebi ve estetik bir ilgiye sahip olmasına ve tipik olarak provokatif etnografik gözlemler sunmasına rağmen, aynı zamanda Burroughs’un çağdaş elyazmalarının akışkan durumunu ve şaşırtıcı dönüşümlerini anlamak için benzersiz bir anahtar sunar. Bu nedenle, Burroughs çalışmaları açısından, Defter’de hayalet gibi dolaşan Marker ile ilişkisi önemlidir çünkü buradaki yazı, “Queer” ve “Yage” elyazmalarıyla beklenmedik şekillerde köprü kurar. Paradoksal olarak, bu noktayı anlamak için, “Queer” üze-rinde bir yıl önce bırakıldığından ötürü Burroughs’un yazısında, Marker’ın yokluğunu akılda tutmamız gerekiyor. Ocak ve Tem-muz 1953 arasındaki mevcut yazışmalarında ona hiçbir şekilde atıfta bulunulmamıştır ve elbette aynı dönemi kapsayan “In search For Yage”nda da görünmemektedir. Başka bir açıdan bakmak gerekirse, Defter’de Marker / Allerton’ın dönüşü -ya da daha doğrusu, Burroughs’un onunla ilgili anılarına ve hayallerine dönü-şü- bu materyali “Queer” adlı tamamlanmamış metinle bağlantılı hale getirir ve böylece “Yage”den tamamen ayırır gibi görünmektedir ancak görünüşler oldukça yanıltıcıdır ve bu noktada Defter’in zengin, karmaşık ve ilginç metinsel geçmişini Burroughs’un diğer taslaklarıyla ilişkisinde ayrıntılı olarak araştırmamız gerekir.
Meksiko’ya Dönüş
Defter’deki Marker/Allerton varlığıyla gösterilen süreksizlik, Defter’e aşina olan her okuyucunun beklentileriyle tamamen çeliştiği için daha da çarpıcıdır çünkü Defter, kronolojik ve coğrafi olarak (16 Temmuz, Talara, Peru) neredeyse tam olarak “In Search For Yage”nın bittiği yerde (10 Temmuz, Lima, Peru) başlar. Daha yakından bakıldığında, sadece süreklilikle karşılaşmakla kalmayıp daha da paradoksal bir şey fark ederiz: kelimesi kelimesine örtüşme. Defter’in ilk dokuz sayfasına dağılmış olan neredeyse tüm materyal, ” In Search For Yage “nın 8 Temmuz tarihli mektubu-nun son sayfasında (başlangıçta tüm bölümü bitiren, ancak 1975’teki In Search For Yage ‘nın ikinci baskısında 10 Temmuz mektubunun eklenmesiyle değiştirilen) göründüğü şekliyle mev-cuttur. Bu materyalin her iki versiyonunu karşılaştırdığımızda, Defter’de Burroughs’un Lima’dan (Talara’ya kadar) yolculuğunu tanımlayan pasajlar, şimdi daha önceki Pucallpa’dan Lima’ya yolculuğunun tanımı için kullanılmaktadır. Ancak burada, üç yüz kelimenin yok olmasından daha fazlası söz konusudur çünkü Burroughs’un Defter’deki materyalin mektup formuna transpoze edilmesi, aslında “In Search of Yage” deki tüm “mektupları” nasıl oluşturulduğuna dair birincil kanıt niteliğindedir.
“In search For Yage”nın karmaşık oluşumunda Burroughs’un defterlerinin oynadığı önemli rolü ortaya çıkarmak için, “Yage” metninin fiilen üç aşamada oluşturulduğu gerçeğinden başlamak gerekir. İlk olarak, Haziran 1953’ün başlarında ne form ne de kaynak bakımından mektuplaşma özelliği taşımayan 9,500 kelime uzunluğundaki bir daktilo yazısı tamamladı ve bu, “In search For Yage”nın ilk üçte birini oluşturdu. Daha sonra Haziran ve Tem-muz aylarında ek materyal üretti ve bu materyalinin yaklaşık yarısı “In search For Yage”nın son çeyreğini oluşturmak için kullanıldı. Son olarak, Eylül ayından Aralık’ın başına kadar tüm bu materya-lin Ginsberg’in New York’taki dairesinde tekrar üzerinden geçildi ve bu süre zarfında mektupların resmi görünümü elde edildi. Haziran’da yazılan metnin ne kadarının, eğer varsa, Burroughs’un notlarından kaynaklandığı belirsiz olsa da önemli bir biçimsel ilişkiye sahiptir; Ginsberg’in Malcolm Cowley’ye söylediği gibi, “kendini yaratan bir günlük formu” olarak tanımlanabilir. Başka bir deyişle, Burroughs, mektup görünümünü oluşturmadan önce, “Yage” orijinal metni, mektup biçimine de defter biçimine de aynı oranda yakındı. Metnin geçmişindeki ikinci aşamada, “In search For Yage”nın son çeyreği haline gelen yaklaşık 3,500 kelime, Burroughs’un defter materyallerinden ve gerçek mektuplar-dan (yaklaşık ikiye bir oranında) oluşturulmuştur. Bu dönem bo-yunca sadece bir defter tuttuğu ve bu defterin günümüze ulaşmadığı muhtemeldir. Temmuz başlarında Ginsberg’e yazdığı bir mektupta, “notlar korkunç derecede karmakarışık bir şekilde defterde olduğundan, defteri temize geçip defteri atmak istiyorum” (Letters 173) dediği ve yaptığının tam olarak bu olduğu anlaşılıyor. Ancak Burroughs, “Yage” metnine eklenen yeni bir materyal olarak, notlarını Ginsberg’e yazdığı mektuplara tekrar yazdığından, bu kayıp defterden alınan birçok materyal korunmuştur. Temmuz başlarında yazdığı üç mektup, bu kayıp defterden kop-yalanan üç binden fazla kelime içermektedir (bkz. Letters 169, 173-76, 178-80, 184-86), bu da defterler arasındaki uygulamalarını karşılaştırmayı mümkün kılar. Aynı şekilde, Burroughs’un 8 Temmuz tarihli gerçek mektubunun neredeyse tamamen o def-terden yeniden yazılan notlardan oluştuğunu ve “In search For Yage” adlı eserde aynı tarihte yayınlanan mektupla hiçbir örtüş-mesi olmadığını fark edebiliriz.
Üçüncü aşamada, Burroughs ve Ginsberg, yazım işlerine yardım eden Alene Lee’nin yardımıyla, materyalleri mektup formuna sokarak yeniden çerçevelediler. Bu, farklı parçalardan oluşan ser-best anlatıyı fiili bir mektup yazma eylemiyle motive ederek genel bir birlik yarattı. Önemli bir şekilde, Burroughs, iki yıl sonra Tan-gier’de Naked Lunch olarak bilinen eseri üzerinde çalışırken benzer yapısal sorunlara benzer bir çözüm üretmek için benzer bir biçimsel çözüm kullanacaktı. Burroughs, Ginsberg’e yazdığı düzenli mektupları, “çeşitli fikirleri, bir tür günlük olarak” kaydetmek için bir araç olarak kullandı ve Ekim 1955’te “Mektup ve Günlük” bölümlerini “düz anlatı bölümleriyle” sırayla yerleştirmeye karar verdi. Ancak, yaklaşık kırk sayfalık bir “Mektup ve Günlük” bölümü oluşturduktan sonra, bu düzenleme sonradan birakildi ama “Disintoxication Notes”, “Habit Notes” ve “Notes from yagé state” gibi bölümler olarak yayınlanan metinde izleri kaldı. Burroughs’un Giriş bölümü, metnin tamamından “Naked Lunch” başlığı altında yayınlanan “notlar” olarak bahseder. Tüm bu “notların” biçimsel sunumu, açıkça not defterlerindeki kökenlerini ima eder ama bu iki açıdan yanıltıcıdır. İlk olarak, romanın birçok rutinine doğrudan kaynaklık oluşturan mektup yazmanın önemli genetik önemini gizler, ikinci olarak da Burro-ughs’un Naked Lunch’ı yazarken bazı not defterleri tuttuğu muhtemel olsa da hiçbirinin hayatta kalmadığı görünmektedir. Oysa, yakın arkadaşları Ginsberg ve Kerouac, yazar olarak ilk yıllarında her zaman not defterleri, günlükler ve dergiler tuttular ve incelenmek üzere yüzlerce örnek bıraktılar.
Son olarak, Defter ve Burroughs’un diğer taslakları arasındaki en büyük ve önemli ilişkiyi keşfetmeden önce, kitabı tamamlayan 1962 tarihli “I Am Dying, Meester?” adlı cut-up metninde, The Yage Letters ile eşit derecede şaşırtıcı bir örtüşme daha vardır. Bu örtüşme kolayca gözden kaçar çünkü “In Search of Yage” de değil “I Am Dying, Meester?” adlı cut-up metninde ortaya çık-maktadır. Bu metin, In Search of Yage”den alınan parçaların geri dönüştürülmesiyle oluşturulmuştur ve kelimelerinin neredeyse dörtte biri mektuplardan gelmektedir ve çok daha sonra ortaya çıkarılan diğer materyallerle karıştırılmıştır. Ancak “rom, kola” ve—“Your Cheating Heart” ve “Driving Nails In My Coffin” şarkı isimleri gibi detaylar da dahil olmak üzere— nefret ettiği- neredeyse onda biri Burroughs’un Defterinden oluşuyordu.
Defterin metinsel geçmişinin en önemli ve hatta paradoksal olan kısımı, Queer’la olan ilişkisidir, özellikle “Sonsöz” ve “Meksiko’ya Dönüş”. Okuyucu, metinleri karşılaştırarak, “Meksiko’ya Dö-nüş”nün üçte birinin -yaklaşık 2.500 kelimenin 850’sinin- defterde kelimesi kelimesine yer aldığını ve ilk 24 sayfasına yayılmış olduğunu fark edebilir. Aslında, örtüşme çok daha büyük görünmektedir, çünkü Burroughs’un Meksiko’ya geri dönüp Allerton’u aradığı gibi birçok kısım genişletilip üzerinde biraz çalışılmıştır. Bu materyal, Queer’ın ana anlatısının bittiği yerde devam ediyor gibi görünmektedir: Lee’nin Allerton’la Orta Amerika ormanları boyunca seyahat ederek Meksiko’dan ayrıldıktan sonra, bir veya hafta iki sonra görünüşte Meksiko’ya geri döndüğünü fark ediyoruz. Bununla birlikte, Burroughs’un biyografisinin kronolojisi açısından, “Meksiko’ya Dönüş” -güz 1953’teki olayları anlatan defterden alınan materyale dayanarak- tam iki yıl önce, yani 1951 yazının sonlarında meydana gelen olayların kesintisiz bir devamı olarak okumak gerekiyor, bu da bir başka anlayışın gerekli olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
İlk çözüm, Queer’in “Sonsöz”ünün Burroughs’un “Queer”e ait olmadığını, yalnızca kısa ve açıkça eksik olan orijinal elyazmasını doldurmak için yayıncının daha fazla materyal istemesiyle 1985’te düzenleme sürecinde eklenmiş olduğunu bilmektir. “Meksiko’ya Dönüş” ise Burroughs’un “Yage” metnine aitti. Aslında, bu, elyazmasının geçmişindeki ikinci aşamasında, Temmuz ve Ağus-tos 1953’te oluşturulan ve kullanılmayan önemli bölümlerden biriydi. Bu bilgi, kronolojinin gizemini çözer, ancak daha da karmaşık sonuçlar üretir. Çünkü Burroughs’un Defter’inin ilk iki düzine sayfasından alınan ve daha sonra “Meksiko’ya Dönüş” olarak yayınlanan materyal, bir zamanlar “In Search of Yage” in bir parçasıydı, o zaman Allerton da onun bir parçası olmalıydı – ki öyleydi. Aynı şekilde, bu materyal mektup biçiminde yeniden düzenlenmiş olmalıydı ve öyleydi.
Kısacası, Defter, Burroughs’un elyazmalarının hem içeriğinde hem de biçiminde dikkate değer bir akıcılık gösterdiğini ortaya koyar ve yazıldığı şekilde hem yayınlanmış hem de kimliklerine ilişkin varsayımlarımızı karmaşık hale getirmektedir. Dikkat çekici olan, Burroughs’un Meksiko yıllarında yazdığı üç elyazmasının – “Junk”, “Queer” ve “Yage” – şimdiki bilinen biçimleri aslında yayıncılık ekonomisinin bir dizi durum ve gereklilikle şekillendiğini ortaya koymasıdır: Ace’deki edi-törleri, “Junk”ın kısa Meksiko sonunu genişletmek istedik-leri için Burroughs, 1952’de “Queer” in açılış bölümlerini çıkardı ve bu metnin geriye kalanı o kadar kısa ve eksikti ki, Viking otuz yıl sonra onu yayınlamaya karar verdiğinde, Queer’in uygun bir “Sonsöz”ü olmuş oldu – eğer bu cilt “Yage’nin halihazırda dergilerde basılmış bölümlerini bir arada toplamış olmasaydı, 1963 yılında In Search For Ya-ge’ye çoktan dahil edilmiş olacaktı. Bu önceki materyallerin tamamen farklı kombinasyonlarını hayal etmek mümkündür ve Meksiko’da 1953 yazınının tamamen unutulduğu, standart biyog-rafilerde hiçbir zaman bahsedilmeyen bir dönemde Burroughs, defterin başına oturup tam olarak bunu yapmıştır.
“Allerton’dan Haber Yok”
“In Search of Yage” ve “Queer” haline gelen şeylerin alternatif versiyonlarının potansiyeli, Burroughs’un Defteri’ndeki son giriş-lerinden birinde tasarlanmaktadır. Bu noktada, şifreli notlar gibi görünen bir seriyle, materyali için tamamen farklı bir gelecek tasarlar (52):
Lee uyuşturucuyu bıraktığında – sansürlenmemiş versi-yon – Allerton ile ilk G.A. seyahati. Meksika’ya geri dö-nüş. Dışarıda bırakıldım – Allerton gider ve geri döner – G.A.’ya ve Meksiko’ya geri dönüş. Allerton’dan hiç ha-ber yok. Her şey kaybedildi –
Bu kodlamaları çözerek, Burroughs burada altı öğeden tek bir metin oluşturma vizyonunu tasarlar. Birincisi, “Lee uyuşturucuyu bıraktığında” dediği kısım “çıkarılmayan versiyondur”, bununla, aslında “Queer”ın orijinal başlangıcını kastetmektedir. Çünkü Burroughs, Ağustos 1952’de, “Queer” metnin ilk iki bölümünü çıkararak “Junk”’ın (Junky’de 105-19) son, Meksika’da geçen çeyreğindeki bir 5.500 kelimelik ekleme oluşturur- ve düzenlediği, Lee’nin Allerton ile ilk karşılaşmasını içeren tüm metni geri koymayı düşünür. İkinci öğe – ” Allerton ile İlk G.A. seyahati ” – “Queer”iın son bölümlerine (Queer’de 79-121) karşılık gelir. Üçüncü bölüm’ün – “Meksika’ya geri dönüş” – Burroughs’un Eylül 1951’de tek başına Ekvador’dan dönüş yolculuğuna atıfta bulunması mümkündür. Bu, “dışarıda bırakıldım” ifadesini açıklayabilir, ifadenin kendisi de görünüşte söylenemeyen atfı dışarda bırakmaktadır; yani Burroughs’un o Eylül, Joan’ı vurması. Bu kısmı anlatan bir metin bulunmamaktadır, ayrıca sonraki – “Aller-ton gider ve geri döner” – için de bir metin yoktur, ancak Burroughs’un biyografisi, bunun Ocak’tan Eylül 1952’ye kadar olan dönemi kapsadığını belirler. Beşinci bölüm – “G.A.’ya Dönüş” – Burroughs’un Ocak 1953’te başladığı, G.A.’ya ve ardından geri Meksiko’ya yaptığı seyahatlere atıfta bulunmaktadır ve bu süreç “In Search of Yage” ve Defter’de bahsedilen altıncı ay ve Tem-muz’u kapsamaktadır. Bu nedenle son cümle – “Her Şey kaybe-dildi” –
Burroughs’un 1951 ve 1953 yagé gezilerini birleştiren, Meksika’dan ve Meksika’ya yapılan ve Allerton’u aramak ve kaybetmek odaklı iki yolculukla çerçevelenmiş bir anlatıyı açıklamaktadır. Olaylar farklı gelişmiş olsaydı, bu bileşik metin, Burroughs’un Junkie’sinin devamı niteliğinde olacaktı.
Allerton’un paradoksal olarak negatif varlığı, Burroughs’un metinleri arasında daha da fazla bağlantı sağlar ve sadece alternatif olasılıklara değil, yayınlanan metinlerin yeni anlam anlayışlarına da işaret eder. Ancak ilk önce, “Meksiko’ya Dönüş” ün zaten uzun ve karmaşık olan metin geçmişini bir adım daha ileriye götürmeliyiz. Burroughs’un Defter’ine yazdıkları ile başlayan ve daha son-ra mektup tarzındaki “Yage” metni ve Queer’ın anlatısının bir sonsözü olarak yayınlanan materyal, başka bir biçimde de mevcuttu. “Meksiko’ya Dönüş” bölümü doğrudan Defter’in parçala-rına değil, Burroughs’un Ağustos başında oluşturduğu on sayfa-lık bir tür yazıya dayanıyordu (ve “Yage” ye bir ekleme olarak 3 Ağustos’ta Ginsberg’e postalanmıştı) . Ağustosta yazılan bu metin, genel olarak Defter’in materyalinin bir uzantısıydı (sadece on sayfanın ikisinde doğrudan bir ilişki yoktur) ve 3.800 kelime uzunluğuyla “Meksiko’ya Dönüş” ten yüzde elli daha uzundu. Dolayısıyla, Ağustos taslağının üçte biri, Queer’in Sonsözünde kullanılmadı. Ayrıca, taslakta orijinal olarak Defterdekinden daha fazla materyal olduğundan, Defterin toplamda dörtte biri kullanıldı. Temmuz başında ilk defterinden zaten birkaç bin kelime çıkardıktan sonra, Burroughs ikinci deftere potansiyel edebi kul-lanımı ile ilgili kesin bir fikirle başlamıştı. Ağustos elyazmasında bulunan ve kullanılmayan materyaller arasında olan “Meksiko’ya Dönüş” çok daha anlamlı bir açılış çerçevesidir: “Lima’ya Dö-nüş. Allerton’dan mektup yok. Kendimi hasta ve cesaretsiz hissettim ve elçilikte birkaç dakika oturdum. Neden yazmıyor? Ne-den?” 12, 21)— Bu vurgulu yeni başlangıç, defterin çeşitli kısımlarına dağılmış mektup referanslarını ele alır: Tekrar eden dize “Ya-ni bütün mektuplarımı aldı. Neden cevap vermedi. Neden?” (12, 21) -bu Ağustos taslağında mevcuttu, ancak Queer için “Meksi-ko’ya Dönüş” ve Burroughs’un yazılarının alternatif planı olan “Allerton’dan Hiç Haber Yok” ifadesinden tekrar düzenlendi. Burada ” Haber Yok”, açıkça, Ağustos taslağında Ginsberg’e gönderdiği kapak notundan da anlaşılacağı gibi “hiç mektup yok” anlamına gelir: “Bundan daha önce bahsetmedim çünkü konuşmak istemedim çünkü Meksiko’dan ayrıldıktan sonra Florida’daki ev adresine göndermek üzere on mektup yazmama rağmen Mar-ker’dan hiç haber almamıştım.” (Letters 187). Burroughs ve Marker arasındaki bozuk mektup ilişkisine atıfta bulunan bu göndermeler son derece önemlidir çünkü mektup yazma işlemi, 1952’de “Queer” taslağı yazarken gizlice yapılandırmıştı. Burroughs, çalışmaları Ekim ayında durdurduğunda Ginsberg’e “Queer’i Marker için yazdım” diyecektir, ancak aynı zamanda ana bölümlerini – en azından Lee’nin rutinlerinden bazılarını yazarak oluşturmuştu.
Defter ve ondan türetilen Ağustos taslağın ortaya koyduğu şey, Burroughs’un bu mektup yapısını yazılarında duygusal ekonominin yanı sıra yaratıcı yapısıyla da birleştirmeyi planladığıydı. Ve dahası, bu planı, “Yage” taslağı mektup biçimine dönüştürme kararından önce geliyordu. Bu son nokta, Burroughs’un materyalinin amaçlanan sürekliliğine dair kanıtların en çekici kısmındaki belirli bir ironiyi görünür kılar. Çünkü, açılış çerçevesinden hemen sonra, mektup alamamanın çaresizliğiyle, ağustos metni, tamamen Defterinden alınan malzemeyle devam eder; birkaç hafta sonra, “In Search of Yage”de yer alan 8 Temmuz mektubunun son sayfası haline gelecektir.
Ağustos taslağın açılış çerçevesinin ikinci önemi, beklenmedik oluşu ve başka bir pasajda yer alan çarpıcı yankıdır: “ABD Büyü-kelçiliği’e gittim[ . . . ] Mektup yok.” Burada, söz konusu elçilik Temmuz 1953’teki Lima değil, Ocak ayındaki Panamadır ve bu ifadeler “In Search of Yage”nin ilk mektubunda geçmektedir. (4). Adı verilmemesine ve gönderme kolayca gözden kaçmasına rağmen, Allerton’ın hayaletimsi izi bu nedenle The Yage Letters’da görünür ve mümkün olan en uygun biçimi alır: mektupla-rındaki yokluğuna şifreli bir ima.
Son olarak, Defter ve Ağustos metni, yazıya yeni bir ışık tutmuştur ve Burroughs’un en güçlü ve esrarengiz rutinlerinden birinin önemi, bir aşamada “Yage” metninin tamamlayan unsur ve daha sonra Dost Finans’ın meşum hikayesi Queer’in sonunu oluşturur. Bu materyalin ilk taslakları, herhangi bir görünür bağlam olmaksızın, Defter’in (5-6) başlarında görünür. Ağustos metninde Burroughs, ” Allerton’u bulursam diye bir şaşa düşündüm” satırıyla ortaya koyar ve daha sonra şaka kelimesini, rutin kelimesiyle de-ğiştirir – – ve otuz yıl sonra Queer için düzenlendiğinde tekrar değiştirilmiştir, “O gece rüyamda sonunda Allerton’u bulduğumu gördüm” (132). Defterde, rutinin konuşmacısı ve izleyicilerinin durumu veya kimlikleri açık değildir, çünkü ilginç bir şekilde başlangıçta “Bill” e, sonra “Louie” ye hitap edilir (5) – belki de bu, daha gelişmiş anlatı bağlamının aslında bir gizlenmiş gerçeği dramatize edeceğinin işaretidir. Bu olasılık, iki hafta sonra (1-3 Ağus-tos) yapılan bir girişte ima edilir, Burroughs, Marker’la yaptığı “sözleşme” deki “karşılıklılık derecesi” ni yansıtmak için rutini geliştirir. Vardığı sonuç, başka biriyle gerçek temasın imkansız olduğu, “iletişim kurmak istediğiniz şeyin” aslında “kendinizin bir parçası” olduğu (34) gerçeğini açığa çıkarır – kişilerarası gibi görü-nen bir ilişkinin intrapsişik boyutu olduğunu ortaya koyar. Başka bir ifadeyle, Burroughs, rutinde, asla vazgeçmeyecek olan ve ka-çamayacak kadar çaresiz olan her iki rolü de oynayarak aslında kendisine hitap ediyordu.
Defter ve Ağustos taslağı Burroughs’un materyalleri iki aşamada yazdığını ortaya koyar çünkü Dostane Finans temsilcisinden sonra bir boşluk mevcut ve taslakta yer alan yan nota göre “üç gün sonra” Kayıp Şahsa dönüşüyor. Bu tüyler ürpertici, fantomatik figürün, ilk taslakta belirtilen rüya boyutunda bir öncüsü bulunuyor—”Bir müşteri bizi atladığında duygularımız inciniyor” (5)—ama Defter bu ikinci yarının bir taslağını içermiyor. Bunun yerine, takip eden sayfanın alt kısmındaki kesik bir çizgiden sonra-“Ama Dostane Finans asla”- ve “sözleşme” tartışmasından önce, kitaptan yırtılmış dört sayfanın koçanlarıyla işaretlenmiş hayal kırıklığına uğratan bir boşluk ortaya çıkıyor. Burroughs bu sayfalarda önce Kayıp Şahısın taslağını yapıp, belki de kendi oto portresini kâbus benzeri ruhani bir haciz memuru olarak mı sunmuştu? Belki de Burroughs’un Defterindeki bu dört sayfanın olmaması, her şeyin kaybedildiği ve hayatta ve geçmişin sırlarını yeniden ele geçirme arayışımızda geri getirilemeyecek şekil-de kaybedildiği duygusunu somutlaştırmaktadır.