De Omnibus Dubitandum

Kürtler ve İslam

 120,00

4 adet stokta

Kategoriler: Etiketler: ,

Açıklama

15cmx20cm
32 sayfa chapbook
wire stitch

Türkçe, Arapça ve Farsçadan sonra Orta Doğu’da en çok konuşulan dördüncü dil Kürtçedir. Şu anda Kürt nüfusu, abartısız bir tahminde bulunursak, 20 ile 25 milyon arasındadır ve bu da onları Orta Doğu’nun en büyük devletsiz halkı yapmaktadır. Sayısız Kürt, İslam tarihinde önemli roller oynamıştır ancak bunun genellikle farkına varılmaz, çünkü bu insanlar kendilerini açıkça etnik kökenleriyle tanımlamamışlardır; kitaplar yazdıklarında bunları kendi dillerinde değil de üç komşu dilden birinde yazmışlardır. Kürtlerin çoğunluğunun yaşadığı dağlık bölge olan Kürdistan, çok uzun zamandır Müslüman dünyanın Türkçe, Arapça ve Farsça konuşulan bölgeleri arasında bir tampon bölge görevi görmüştür. Politik açıdan baktığımızda Kürdistan bu kültürel-siyasi bölgelerin dışında kalmış olsa da, bu bölgeler arasında önemli bir kültürel arabulucu rolü de oynamıştır. Eğitimli Kürtler Müslüman dünyanın farklı entelektüel gelenekleri arasında sık sık köprü görevi görürken, Kürt ulema da İslam ilmine ve Farsçanın yanında Arapça ve Türkçe Müslüman edebiyatına da önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Diğer yandan İslam da Kürt toplumunu derinden etkilemiştir; toplumsal ve siyasal yaşamın görünüşte dini olmayan yönleri bile Kürt toplumu tarafından benimsenmiştir. Diğer kabile toplumlarında olduğu gibi burada da medreseler ve sufi tarikatları bölünmeyi engelleyen toplumsal entegrasyon mekanikleri olarak işlev görmüşlerdir. Kürdistan’ın değişik bölgelerinden gelen öğrencilerin karşılaştığı ve Arapça ile Farsçanın yanı sıra Kürtçenin de geliştiği ve “ulusal” bir Kürt kimliği fikrinin ilk kez ortaya çıktığı yerlerin medreseler olmasına şaşmamak gerek. Çalışmalarında Kürt mirasından gurur duyduklarını ifade eden ilk şairlerin medreselerle yakından ilişkileri vardı ve bu çalışmaların yayılmasını ve tanınmasını sağlayan da bu medreseler ağıydı. Sufi tarikatları kabilesel ve bölgesel bölünmenin önüne geçen bir dayanışma ortaya koyuyorlardı. Milliyetçi bir yönü olan ilk Kürt ayaklanmalarının neredeyse hepsi sufi tarikatlarının şeyhleri tarafından yönetilmişti.
Kürdistan’ın bazı bölgelerine hakim olan Müslüman devletlerle ilişkilerden ve Kürt toplumunun İslam öğretileriyle olan tarihi karşılaşmasından doğan Kürt İslamı’nın kendine özgü bir karakteri vardı. Her yerde mevcut olan ortodoksluk ve heterodoksluk arasındaki gerilim Kürdistan’da oldukça belirgindi, ve Kürtler arasında var olduğu biçimiyle İslam’ı konuşmadan önce bu gerilimi analiz etmek gerekir.